İnsanlar sevilmek istiyor.
- Die Menschen möchten geliebt werden.
Yaşlı insanlara saygı göstermeliyiz.
- Wir sollten alten Menschen Respekt zeigen.
Kadar iki kişinin birbirini aramadan bulmasıdır.
- Schicksal ist, wenn zwei Menschen sich finden, die sich nie gesucht haben.
Halk müziğinden hoşlanırdım.
- I used to like folk music.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
O, okullarda kullanım için bir Japon folklor antolojisi derledi.
- He compiled a Japanese folklore anthology for use in schools.
Afrika folklorü çok ilginçtir.
- African folklore is very interesting.
Benim millet bana onun hakkında hikayeler anlatırdı.
- My folks used to tell me stories about that.
Size yardım edebilir miyim millet?
- Can I help you folks?
Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
- In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
- It was a pleasure working with you folks.
Tom halk müziği ile çok ilgileniyor.
- Tom is very interested in folk music.
Halk müziğiyle çok ilgileniyorum.
- I'm very interested in folk music.
Bu şanslı varlıklardan biri Hans'tı.
- One of these lucky beings was Hans.
Doğaüstü varlıklar var.
- Supernatural beings exist.
Humans are the vehicles that genes use to propagate themselves.
- Die Menschen sind die Vehikel, die die Gene nutzen, um sich zu vermehren.
It's presumptuous for humans to assume that our task is to do what only God can do.
- Es ist anmaßend von Menschen, anzunehmen, dass unsere Aufgabe ist, zu tun, was nur Gott tun kann.