memurlar

listen to the pronunciation of memurlar
Türkisch - Englisch
officialdom
officialism
civil servants
civil establishment
official

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials. - Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

Government officials inspected all factories. - Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler.

memur
official

The official informed Bob that his request for a parking permit had been rejected. - Memur bir park yeri alma ricasının reddedildiğini Bob'a bildirdi.

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials. - Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

memur
(Hukuk) civil servant
memur
{i} officer

A police officer is talking to her. - Bir polis memuru onunla konuşuyor.

She became a police officer. - O, bir polis memuru oldu.

memur
clerk

My father is a bank clerk. - Babam bir banka memuru.

He is a clerk at the Bank of Washington. - O, Washington Bankasında bir memur.

memur
{i} servant

I was a public servant. - Ben bir devlet memuruydum.

memur
incumbent
memur
government official

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials. - Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

These government officials are corrupt. - Bu devlet memurları rüşvetçidir.

memur
government officer
memur
collector
memur
white-collar worker
memur
intendant
memur
warden
memur
office-holder
memur
employe
memur
office-bearer
memur
functionary
memur
officials

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials. - Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

Government officials inspected all factories. - Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler.

memur
jobholder
eski memurlar
(Hukuk) former civil servants
kanun uygulayıcı memurlar
(Hukuk) law enforcement officials
memur
official, employee
memur
public servant

I was a public servant. - Ben bir devlet memuruydum.

memur
office holder
memur
charged with, entrusted with the task of
memur
white collar worker
memur
office bearer
memur
white-collar
memur
(Konuşma Dili) employee
memur
government employee
memur
civil servant, jobholder, functionary, bureaucrat
memur
white collar
memur
officialdom
sivil memurlar şubesi
(Askeri) civilian personnel division
uluslar arası memurlar
(Hukuk) international officials
Türkisch - Türkisch
(Hukuk) MEMURİN
Memur
(Osmanlı Dönemi) VAZİFEDÂR
memur
Muhafazasına memursun."- R. H. Karay
memur
Devlet hizmetinde aylıkla çalışan kimse, görevli
memur
Devlet hizmetinde aylıkla çalışan kimse, görevli: "Kasabaya gelen her yeni memur ilk olarak beni tanır."- T. Buğra
memur
Bir işle görevlendirilmiş olan, yükümlü: "Sen de kaçmamasına dikkat edeceksin
memur
Bir işle görevlendirilmiş olan, yükümlü
memurlar
Favoriten