He is hard to please.
- Onu memnun etmek zordur.
She's hard to please.
- Onu memnun etmek zor.
It is difficult to satisfy everyone.
- Herkesi memnun etmek zordur.
He's impossible to satisfy.
- Onu memnun etmek imkansızdır.
The play pleased the audience.
- Oyun izleyiciyi memnun etti.
I pleased you, right?
- Seni memnun ettim, değil mi?