I can't remember the melody of that song.
- Şarkının melodisini hatırlayamıyorum.
I often heard him playing the melody on the trumpet.
- Ben sık sık onun trompette melodi çaldığını duydum.
Tom played a Spanish folk tune on his English horn at a Chinese restaurant in France.
- Tom, Fransa'da bir Çin lokantasında İngiliz borusu ile İspanyol halk melodisi çaldı.
Tom played a few tunes on the piano.
- Tom piyanoda birkaç melodi çaldı.
What is your favorite sound?
- En sevdiğin melodi nedir?
I could hear the sound of Tom's voice coming from the next room.
- Tom'un bitişik odadan gelen melodisinin sesini duyabiliyordum.
I only heard three chimes.
- Ben sadece üç melodi duydum.
Şarkının melodisini hatırlayamıyorum.
- I can't remember the melody of that song.
Bu melodi birçok Japona tanıdıktır.
- This melody is familiar to many Japanese.
Ukrayna dili çok melodiktir.
- The Ukrainian language is very melodious.