Definition von meclis im Türkisch Englisch wörterbuch
- parliament
Parliament approved the new law last week.
- Meclis geçen hafta yeni yasayı onayladı.
Turkey has passed very important reform packages in Parliament during the European Union (EU) process.
- Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde çok önemli reform paketlerini Meclis' ten geçirdi.
- council
I'm a councillor, too.
- Ben de, bir belediye meclisi üyesiyim.
I'm running for city council.
- İl belediye meclisine adaylığımı koyacağım.
- assembly
The assembly voted to protest against any nuclear armament.
- Meclis herhangi bir nükleer silahlanmaya karşı protesto etmek için oy kullandı.
- Congress
Both houses of Congress approved Jefferson's proposal.
- Kongre'nin her iki meclisi Jefferson'un teklifini onayladı.
- the Turkish Grand National Assembly
- assemblage
- soviet
- continental
- social gathering
- agora
- chamber
- gathering
- parliamentary
The parliamentary session was canceled.
- Meclis oturumu iptal edildi.
- meeting, gathering (for business or pleasure)
- assembly, council, board; Turkish Grand National Assembly; social gathering
- majlis
- all those present (at a meeting or gathering)
- house
The House voted thirty-three times.
- Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
The House cut the budget for foreign aid.
- Meclis dış yardım bütçesini kesti.
- divan
- convocation
- board
- assembly; council; (administrative) board
- diet
The Diet will open next Monday.
- Meclis gelecek pazartesi günü açılacak.
The Diet is now in session.
- Meclis şimdi oturumda.
- (Hukuk) council, assembly, chamber
- parliamentarian
- (Kanun) conseil
- junta
- conclave
- synod
- meclis başkanı
- speaker
- meclis üyesi
- councilor
The councilor tabled a number of controversial motions.
- Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.
- meclis genel kurulu
- (Politika, Siyaset) plenary session
- meclis üyesi
- (Politika, Siyaset) member of parliament
He was elected a member of parliament.
- O bir meclis üyesi seçildi.
- meclis başkanlığı
- (Politika, Siyaset) speaker’s office
- meclis binası
- parliament building
- meclis konuşması
- (Politika, Siyaset) congress speech
- meclis konuşması
- (Politika, Siyaset) parliament speech
- meclis kurmak
- to have a meeting; to get together (for business or pleasure). M
- meclis oturumu
- Congress
- meclis oturumu ertelemek
- prorogate
- meclis salonu
- council chamber
- meclis seçimi
- (Politika, Siyaset) constituency elections
- meclis soruşturması
- parliamentary inquiry
- meclis üyesi
- councillor, councilor
- meclis üyesi
- Assembly man
- meclis üyesi
- (Hukuk) councillor
- meclis üyesi
- congressman
- meclis-i umumi
- (Politika, Siyaset) the general assembly
- kanunlaştırmak (meclis)
- (Politika, Siyaset) adopt
- tezkere (meclis)
- (Politika, Siyaset) resolution
- meclis üyesi
- lawmaker
She is a famous Philadelphia lawmaker.
- O ünlü bir Philadelphia meclis üyesidir.
- meclis üyesi
- law maker
- meclis üyesi
- councilman
- meclis üyesi
- legislator
- meclis üyesi
- council member
- ad hoc meclis
- (Politika, Siyaset) ad hoc assembly
- bayan meclis üyesi
- (Politika, Siyaset) assemblywoman
- belediye meclis üyesi
- alderman
- dini meclis toplantısı
- chapter
- ikinci meclis
- (Politika, Siyaset) second chamber
- ikinci meclis
- (Politika, Siyaset) second chambers
- kurucu meclis
- constituent assembly
- kurucu meclis
- constitutional assembly, constitutional convention
- ortak meclis
- (Hukuk) common assembly
- ulusal meclis
- (Politika, Siyaset) national assembly
- özel meclis
- privy council