Definition von measures im Englisch Türkisch wörterbuch
- (Mukavele) önlemler, aksiyonlar, tedbirler
- (Ticaret) tedbirler
Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.
- Fire cannot be prevented by half measures.
Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.
- Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system.
- (Ticaret) önlemler
Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.
- We must take measures to prevent traffic accidents.
Böylesine önlemler gerekli değildi.
- Such measures were not necessary.
- (Ticaret) had
- (Ticaret) ölçü
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?
Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.
- This tree measures three meters around.
- (Ticaret) sınır
- (Ticaret) önlem
Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.
- We must take measures to prevent traffic accidents.
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
- (Ticaret) tedbir
Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
- Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.
- Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system.
- (Ticaret) miktar
- önlemleri
- measure
- ölçmek
Halı almadan önce odayı ölçmek zorunda kalacağız.
- We'll have to measure the room before we buy the rug.
Birçok astronom çeşitli farklı teknikler kullanarak Hubble sabitini ölçmek için çok çalışıyor.
- Many astronomers are working hard to measure the Hubble constant using a variety of different techniques.
- take measures
- tedbir almak
- measure
- tedbir
Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
- Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
Tom tedbire karşı çıktı.
- Tom opposed the measure.
- measure
- {i} önlem
Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.
- We must take measures to prevent traffic accidents.
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
- measure
- ölçü
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?
Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin.
- Please allow me to measure you.
- measures of central tendency
- (Ticaret) merkezi eğilim ölçüleri
- measures taken
- alınan önlemler
- measures of
- önlemler
- measures of dispersion
- (Ticaret) dağılım ölçüleri
- measures taken to something
- (Askeri) Bir şey için alınan tedbirler
- take measures
- önlem almak
Eğer durum düzelmezse, önlem almak zorunda kalacağım.
- If the situation doesn't improve, I'll be obliged to take measures.
Biz önlem almak zorundayız.
- We have to take measures.
- measure
- had
- measure
- ayarlamak
- confidence building measures
- (Askeri) güven artırıcı önlemler
- measure
- ölçme birimi
- measure
- (İnşaat) ölçüt
- measure
- karşılaştırmak
- measure
- ölçüm yapmak
- measure
- ölçüleri ... olmak
- measure
- hadsiz
- measure
- endazelemek
- measure
- mevzun
- measure
- endaze
- measure
- düzgün
- measure
- kriter
O sadece beklenen kriterlere uymuyor.
- He just doesn't measure up.
- measure
- şiir ölçü
- measure
- uydurmak
- measure
- düzenli
- rigid measures
- sert önlemler
- special measures
- özel önlemler
- strict measures
- sıkı önlemler
- suspend the measures
- (Politika, Siyaset) önlemleri askıya almak
- tight measures
- sıkı önlemler
- urgent measures
- acil önlemler
- weights and measures
- ağırlıklar ve ölçüler
- austerity measures
- tasarruf önlemleri
- energetic measures
- faal tedbirler
- measure
- ölçüsünde olmak
- measure
- {f} ölç
Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.
- Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
- There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- measure
- nispet
- measure
- sınır
- measure
- ölçme aygıtı
- measure
- ölçme jüyesi
- measure
- oran
Enflasyonun başka dönemini önlemek için bir önlem olarak, bizim hükümet faiz oranlarını yükseltti.
- As a measure to prevent another period of inflation, our government has jacked up interest rates.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
- measure
- ölçü birimi
Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.
- Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead.
Acre bir ölçü birimidir; Akra, Gana'nın başkentidir ve Acre, bir Brezilya eyaletidir.
- An acre is a unit of measurement; Accra, the capital of Ghana, and Acre, a Brazilian state.
- preventive measures
- önleyici tedbirler
- protective measures
- koruyucu önlemler
- safety measures
- güvenlik önlemleri
- security measures
- güvenlik tedbirleri
- measure
- miktar
Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
- Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- adopt measures
- önlemleri
- cost-cutting measures
- maliyet düşürücü önlemler
- desperate measures
- umutsuz yöntemler
- export encouragement measures
- ihracatı teşvik önlemleri
- measure
- metraj çıkarmak
- measure
- ölçüye
- package of measures
- önlem paketi
- set measures to
- set önlemleri
- set measures to st.
- set önlemler st için
- take measures
- Önlem(ler) almak
- take measures against
- karşı önlem almak
- take measures for
- için önlemler almak
- take security measures
- güvenlik önlemi almak
- accident prevantation measures
- (Tekstil) kazadan koruma ölçüsü
- accident prevention measures
- kaza önleme tedbirleri
- acoustic warfare support measures
- (Askeri) AKUSTİK HARP DESTEK TEDBİRLERİ: bkz: "acoustic warfare"
- active measures
- (Askeri) Aktif tedbirler
- antiterrorist measures
- (Askeri) Antiterörist önlemler
- associate measures
- (Askeri) yan ödemeler
- associated measures
- (Askeri) YAN ÖDEMELER (MALİYE)
- coal measures
- (Jeoloji) kömür yan kayaçları
- coercive measures
- (Politika, Siyaset) zorlayıcı tedbirler
- coercive measures
- (Avrupa Birliği) zorlayıcı önlemler
- coersive measures
- baskı yapmaya yönelik önlemler
- coersive measures
- zorlayıcı tedbirler
- defensive measures
- (Askeri) Savunma tedbirleri
- denial measures
- (Askeri) Engelleme tedbirleri
- electronic counter counter measures
- (ECCM) elektronik savunma yontemleri
- electronic counter measures
- (Askeri) Karşı elektronik tedbirleri
- electronic warfare support measures
- (Askeri) ELEKTRONİK HARP DESTEK TEDBİRLERİ: Tehdidin hemen belirlenmesi amacıyla elektromanyetik radyasyon kaynaklarını araştırmak, kesmek, tanımlamak ve yerini tespit etmek için bir harekat komutanının direk komutası altında gösterilen faaliyetlerle ilgili elektronik harp bölümüdür. Dolayısıyla, elektronik harp destek tedbirleri elektronik karşı tedbirler (ECM), elektronik karşı-karşıtedbirler (ECCM), sakınma, hedefleme ve kuvvetlerin diğer taktik kullanımları ile ilgili çabuk kararların verilebilmesi için gerekli bir bilgi kaynağı temin eder. Aynı zamanda ESM'de denir. Elektronik harp destek tedbirleri verileri muhabere istihbaratı (SIGINT), haberleşme istihbaratı (COMINT) ve elektronik istihbarat (ELINT) üretmek için de kullanılabilir
- half measures
- yeterli olmayan tedbirler
- hygienic measures
- (Tıp) hijyen kuralları
- internal measures
- iç önlemler
- measure
- angular measure açı ölçüsü
- measure
- (Askeri) ÖNLEME, TEDBİR, ÖLÇÜ
- measure
- {f} 1. ölçmek; ölçüsünü almak: Measure the height of that door right now! O kapının yüksekliğini hemen ölç! The tailor is measuring me for a
- measure
- {f} süzmek
- measure
- (Tekstil) ölçü: ölçmek
- measure
- full measure tam ölçü
- measure
- {i} derece
Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
- The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- measure
- {i} ölçek
- measure
- her hangi bir ölçü sistemi
- measure
- {i} ölçüm, ölçme
- measure
- {f} tartmak
- measure
- {i} vezin
- measure
- {i} ölçüm
Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
- The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
Ölçümler hassas olmalı.
- The measurements must be precise.
- measure
- son derece
Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
- The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- measure
- beyond measure hadden aşırı
- measure
- {i} müz. ölçü
- measure
- ölçmek; ölçüsünü almak: Measure the height of that door right now! O kapının yüksekliğini hemen ölç! The tailor is measuring me for a
- measure
- {f} ölçüsünü almak
- measure
- hudut
- measure
- {f} dikkatle bakmak
- measure
- çaplamak
- measure
- çaplamamak
- monetary measures
- (Ticaret) para tedbirleri
- offensive mine counter measures
- (Askeri) TAARRUZİ MAYIN KARŞI TEDBİRLERİ: Düşmanın başarılı bir şekilde mayın döşemesini önlemek amacıyla alınan tedbirler
- passive measures
- (Askeri) Pasif korunma tedbirleri
- preventive medicine measures
- (Askeri) koruyucu hekimlik tedbirleri
- probability measures
- olasılık ölçümleri
- proposed measures
- (Avrupa Birliği) öngörülen önlemler
- protective measures
- (Ticaret) muhafaza tedbirleri
- provisional measures
- (Politika, Siyaset) geçici önlemler
- reactive measures
- (Pisikoloji, Ruhbilim) tepkisel ölçümler
- retaliatory measures
- (Askeri) MİSİLLEME TEDBİRLERİ: Düşmanın yaptığı herhangi bir harekete karşılık verme hareketi
- safety measures
- (Askeri) EMNİYET TEDBİRLERİ
- security measures
- (Avrupa Birliği) güvenlik önlemleri
- surveillance measures
- (Ticaret) gözetim önlemi
- survival measures
- (Askeri) beka tedbirleri
- take measures
- önlem/tedbir almak
- take measures
- (Fiili Deyim ) 1- (yasal) önlemler almak 2- ölçmek
- to suspend the measures
- (Avrupa Birliği) önlemleri askıya almak
- when member states adopt these measures
- (Avrupa Birliği) üye devlet bu önlemleri kabul ettiğinde