Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.
- Tom doesn't have a mean bone in his body.
Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.
- A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital.
Dancada gift kelimesi hem evli hem de zehir anlamına gelmektedir.
- The Danish word gift means both married and poison.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Düşünceler kelimeler vasıtasıyla ifade edilirler.
- Thoughts are expressed by means of words.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.
- This does not mean that they have nothing in common with other peoples.
Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.
- Tom doesn't have a mean bone in his body.
Siz insanlar gerçekten aşağılıksınız.
- You people are really mean.
Aşağılık kompleksi - tam olarak ne anlama geliyor?
- Inferiority complex - what exactly does that mean?
Bazı insanlar güzel ve bazıları adidirler.
- Some people are nice, and some are mean.
Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi.
- When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.
Tom okulda en huysuz çocuktur.
- Tom is the meanest kid in school.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- He lives beyond his means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
Eldeki tüm imkanları kullanarak görevi bitirmelisin.
- You must finish the task by any means necessary.
Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.
- Utopia today means a realisable impossibility.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Düşünceler kelimeler vasıtasıyla ifade edilirler.
- Thoughts are expressed by means of words.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.
- A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital.
Tom gerçekten insanların olduğunu söylediği kadar pinti olamaz.
- Tom can't really be as mean as people say he is.
Tom'un son kız arkadaşına karşı pinti olduğunu duydum.
- I heard that Tom was mean to his last girlfriend.
Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa zalim kazlar seni ölümüne ısırır.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
Bana karşı çok zalim olma.
- Don't be so mean to me.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.
- It is impossible to depict that by means of words.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Bu işaret yürüme anlamına gelir.
- This signal means don't walk.
Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.
- If your boss sacks you, it means you're fired.
Tom kızı doğmadan önce cimri bir adamdı.
- Tom was a mean man before his daughter was born.
Yaşlı adam göründüğü kadar cimri değildi.
- The old man was not as mean as he looked.
Sorunun nasıl çözüleceği konusundaki fikrinizi duydum, ancak neyi kastettiğinizi örneklemenizi istemek zorunda kalacağım.
- I heard your idea on how to solve the problem, but I would have to ask you to exemplify what you mean.
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
Blog'un anlamı web günlüğüdür.
- Blog means web log.
Ona kaba davrandın mı?
- Were you mean to her?
Lütfen beni affet. Kabalık etmek istemedim.
- Please forgive me. I didn't mean to be rude.
' Felsefe ' bilgelik sevgisi anlamına gelen Yunanca bir kelimedir.
- 'Philosophy' is a Greek word that means the love of wisdom.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Tom Mary'nin çirkin olduğunu söylemek istemediğinde ısrar etti.
- Tom insisted that he didn't mean to say that Mary was ugly.
Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
- We have to use every means to persuade him.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Eğitim okula gitmekten daha fazla bir şey demektir.
- Education means something more than going to school.
Futbol Tom için her şey demektir.
- Football means everything to Tom.
Gururu böylesine ahlaksız bir şey yapmasına izin vermezdi.
- His pride wouldn't allow him to do such a mean thing.
Bu manidar olmak zorunda.
- This has got to mean something.
En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
- I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
- The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
My home life means a lot to me.
Man was not meant to question such things.
He's so mean. I've never seen him spend so much as five pounds on presents for his children.
In \frac{18}{27}=\frac23, the product of the means is 2\cdot27, and the product of the extremes is 18\cdot3. Both products are 54.
It was mean to steal the girl's piggy bank, but he just had to get uptown and he had no cash of his own.
I have declared in the causes what harm costiveness hath done in procuring this disease; if it be so noxious, the opposite must needs be good, or mean at least, as indeed it is .
Anone he meaned hym, and wolde have had hym home unto his ermytage.
Of these they have Base, Tenor, Countertenor, Meane, and Treble.
He hits a mean backhand.
Watch out for her, she's mean. I said good morning to her, and she punched me in the nose.
It must have been a mean typhoon that levelled this town.
It presents a sort of mean between speech and song, continually inclining towards the latter, never altogether leaving its hold on the former; it is speech, though always attuned speech, in passages of average interest and importance; it is song, though always distinct and articulate song, in passages demanding more fervid utterance.
The generalized power means include power means, certain Gini means, in particular the counter-harmonic means.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... citizenship means ...
... That breakthrough means that when we do the other effects, ...