meşgulken

listen to the pronunciation of meşgulken
Türkisch - Englisch
while busy
meşgul
engaged

I am engaged in a new business. - Yeni bir işle meşgulüm.

We are engaged in a difficult task. - Zor bir görevle meşgulüz.

meşgul
{s} occupied

The villagers are occupied mainly with fishing. - Köylüler özellikle balıkçılık ile meşguldürler.

The house is not occupied now. - Şu anda ev meşgul değildir.

meşgul
{s} busy

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

My mother is busy preparing supper. - Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.

meşgul
busy, engaged (telephone line); (place) which is occupied or in use
meşgul
concerned
meşgul
intent

He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else. - Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu

meşgul
busier

He's busier than Taro. - O Taro'dan daha meşguldür.

I have been busier than the two boys. - İki erkek çocuktan daha meşgulüm.

meşgul
pushed
meşgul
full

Her hands are full taking care of the baby. - Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.

meşgul
busy (with); preoccupied (with); concerned (with)
meşgul
busy, engaged
meşgul
engrossed
meşgul
up and doing
meşgul
attend

I'm so busy I can't attend the party. - O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.

I have other matters to attend to. - Meşgul olacak başka meselelerim var.

meşgul
conference
Türkisch - Türkisch

Definition von meşgulken im Türkisch Türkisch wörterbuch

MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmu
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) Dalgın
MEŞGUL
(Osmanlı Dönemi) (Şugl. den) Bir işle uğraşan
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan: "Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü."- S. F. Abasıyanık. Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Çalışır, kullanılır durumda olan, dolu
meşgul
Bir işle uğraşan, iş görmekte olan
meşgulken
Favoriten