Definition von matching im Englisch Türkisch wörterbuch
- {s} eş
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- (Ticaret) eşleştirmek
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- (Ticaret) denkleştirmek
- eşleyerek
- (Ticaret) yarıştırmak
- uyuşturma
- uyarlama
- eşleşen
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
- eşleyen
- uydurma
- uyumlama eşleme
- uyumlu
Mary mini etekle uyumlu pembe bir bluz giyiyordu.
- Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.
- {f} eşle
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- {i} eşleme
- (sıfat) eş
- birbirine giden
- (Elektrik, Elektronik) Farklı empedansa sahip devre ögelerini birbirine uyacak tarzda ayarlama.Uygunlaştırma.Uygun hale getirme
- (Elektrik, Elektronik) Uyum derecesi
- x bul/yarıştır/uy/denk ol
- uyan
Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.
- The police found a truck matching that description.
- {i} uygun
O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
Kız kardeşler uygun elbiseler giyiyordu.
- The sisters wore matching dresses.
- (Askeri) HARCAMA/ELDE EDİLEN İLİŞKİ
- karşılaştırma,n.eşleme: v.eşle: prep.eşleyerek
- (Biyoloji) karşılaştırma
- {i} denk
- (Ticaret) uydurmak
- match
- eşleştirmek
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- match
- maç
Teniste kimse onunla maç yapamaz.
- No one can match him at tennis.
Manchester United maçı 4-2 yendi.
- Manchester United won the match, four to two.
- match
- {f} eşlemek
- match
- eş
Tom ve Mary birbirleri için mükemmel bir eş.
- Tom and Mary are a perfect match for each other.
Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
- Tom and Mary were a match made in heaven.
- match
- kibrit
Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
- Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- matching data
- (Bilgisayar) veri eşleştiriliyor
- matching principle
- (Ticaret) dönemsellik ilkesi
- matching transformer
- (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) uyumlama trafosu
- matching diaphragm
- uydurma diyaframı
- matching impedance
- uydurulan empedans
- matching machine
- oluk planyası
- matching machine
- kiniş planyası
- matching transformer
- empedans uyuşum transformatörü
- matching funds
- fonlar eşleme
- matching machine
- oluk planyasi, kiniş planyasi
- matching up
- kadar eşleme
- matching circuit
- alıştırma devresi
- matching devid
- (Bilgisayar) eşleşen sürücü kimliği
- matching grants
- (Ticaret) karşılık yardımlar
- matching hypothesis
- (Pisikoloji, Ruhbilim) eşleme hipotezi
- matching intent
- (Bilgisayar) eşleme amacı
- matching law
- (Pisikoloji, Ruhbilim) eşleme yasası
- matching names
- (Bilgisayar) eşleşen adlar
- matching network
- uyumlama devresi
- matching score
- eşleşme çizgisi
- matching support
- (Politika, Siyaset) örtüşen destek
- matching surface
- eş yüz
- matching surface
- uyarlı yüz
- matching the criteria
- kriterleri
- matching the criteria
- kriterlere uygun
- matching theory
- eşleştirme teorisi
- matching to sample
- (Pisikoloji, Ruhbilim) örnekleme eşleme
- matching words
- Eşleşen Sözcükler
- map matching guidance
- (Askeri) HARİTA İLE GÜDÜM: Bir füze veya uçuş halindeki aracı; rota arazisi üzerinde evvelce yapılmış bir keşif uçuşuyla elde edilen ve füze veya aracı uçuş esnasında altındaki araziden alınacak radar ekolarına kendisi uydurması suretiyle sevk için faydalanılan bir radarskop film vasıtasıyla güdüm
- match
- {f} uymak
- match
- {i} denk
O benim için denk değil.
- She is no match for me.
- match
- karşılaştırmak
- match
- {i} yarışma
John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
- John represented his class in the swimming match.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
- match
- eşleşen
Elbiseyle eşleşen ayakkabıları seçti.
- She picked out the shoes that match the dress.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
- match
- eşleştirmek eşleme, eş
- match
- {i} benzer
Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
- Tom and Mary bought matching shirts.
Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
- We shall never see her match.
- match
- eşleştirme
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- match
- {i} rakip
- match
- eşleştirme yapmak
- degree of matching
- (Bilgisayar) uyum derecesi
- employee matching gift
- (Politika, Siyaset) personel eş bağışı
- fund matching
- (Politika, Siyaset) fon eşleştirme
- impedance matching
- (Bilgisayar,Teknik) empedans uyumlama
- impedance matching
- (Bilgisayar) çeli uyumlama
- match
- mac
- match
- (Bilgisayar) büyük/küçük
- match
- (Sinema) uyuşum
- match
- (Bilgisayar) eşleştir
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- match
- yalnızca
- match
- eşlendirmek
- match
- aşık atmak
- match
- at başı gitmek
- match
- alıştırmak
- match
- uyumlamak
- match
- eşleşme
Dan'ın hikaye versiyonu kanıtla eşleşmedi.
- Dan's version of the story didn't match the evidence.
Halılar perdeler için iyi bir eşleşmedir.
- The rugs are a good match for the curtains.
- match
- eş olmak
- match
- eşleme
- match
- uygun
- match
- birbirine uymak
- match
- birbirine uygun olmak
- match
- kısmet
- match
- evlenmek
- match
- uymak (birbirine)
- match
- benzemek
- match
- birbiri ile uyumlu
- match
- boy ölçüşmek
- match
- birbirine uydurmak
- match
- uydurmak (birbirine)
- pattern matching
- (Bilgisayar) örüntü eşleme
- template matching
- şablon eşleme
- template matching
- (Bilgisayar) şablon eşleştirme
- color matching
- renk eşlemesi
- colour matching
- renk uyuşumu
- edge matching
- kenar uyumu
- impedance matching
- empedans uyumu
- impedance matching transformer
- empedans uyum transformatörü
- load matching
- yük uydurma
- match
- evlenme
- match
- -e uygun bir şey bulmak
- match
- eşi benzeri olmak
- match
- karşılaşma
Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
- It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- match
- {f} eşle
İngilizce cümle değiştirildi. Bu çevirinin hala eşleştiğinden emin olun.
- The English sentence has been changed. Make sure that this translation still matches.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- match
- akran
- match
- iyi gitmek
- edge matching problem
- kenarlaşma sorunu
- input matching
- giriş eşleme
- key matching
- anahtar eşleme
- match
- eşle(mek)
- match
- maçı
- match
- maçta
- match
- eşleştirmem
- word matching
- kelime eşleme
- aided matching
- (Askeri) MEKANİK İNTİKAL SİSTEMİ: Atış esaslarını veya diğer esasları, bir atış esasları intikal hattından bir top atış esasları hesap cihazına veya başka bir cihaza nakleden mekanik sistem. Bu sistemde, alıcı cihazı intikal eden atış esaslarına uydurmak için lüzumlu kudret, sürati tamamen veya kısmen el çarkıyla ayar edilebilen motor vasıtasıyla sağlanır
- answer matching
- (Bilgisayar) yanıt eşleştirme
- impedance matching
- (Nükleer Bilimler) empedans uydurma
- match
- {f} 1. (birbirine) uymak; (birbirine) uydurmak: That tie doesn't
- match
- üstün gelmek
- match
- matching fund bağışların toplamına eşit miktarda yapılan şartlıba
- match
- {f} birleştirmek
- match
- {f} uygun olmak
- match
- birbirine tutturmak
- match
- {i} uygun eş
- match
- {f} evlendirmek
- match
- geçmek
- match
- yazı turada karşılaştırmak üzere iki para atmak
- match
- geçirmek
- match
- uydurmak
- match
- birleştirmek evlendirmek
- match
- uyma
Tom çoraplarının uymadığını fark etmedi.
- Tom didn't realize his socks didn't match.
Onun giysileri yaşına uymadı.
- His clothes didn't match his age.
- pattern matching
- oruntu esleme
- pip matching
- (Askeri) PİP UYDURMASI: Bir radar antenini, gönderilen loplardan meydana gelen mütenavip yükseliş ve istikamet eko çentiklerine yükseliş veya amplitüt bakımından eşit olacak şekilde tevcih etme işlemi
- stellar map matching
- (Askeri) yıldız haritasıyla yönetme
- stellar map matching
- (Askeri) YILDIZ HARİTASIYLA YÖNETME: Bir füze veya aracın uçuşu sırasında yapılan işlem. Güdüm sistemi içine yerleştirilmiş bir yıldız haritası, araca güdüm vermek için, teleskopta görünen yıldızların mevkiine uydurulur
- string matching
- dizgi esleme
- template matching
- sablon esleme
- terrain contour matching
- (Askeri) arazi münhanilerine uydurma
- terrain profile matching
- (Askeri) arazi profili uyumu