Definition von match im Englisch Türkisch wörterbuch
- {f} eşlemek
- {i} eş
O, benim için iyi bir eştir.
- He is a good match for me.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- {i} kibrit
Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
- Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- {i} maç
Manchester United maçı 4-2 yendi.
- Manchester United won the match, four to two.
Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
- The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- eşleştirmek
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- {f} uymak
- {i} denk
O benim için denk değil.
- She is no match for me.
- {i} evlenme
- {i} yarışma
John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
- John represented his class in the swimming match.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
- eşleşen
Elbiseyle eşleşen ayakkabıları seçti.
- She picked out the shoes that match the dress.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
- eşleştirmek eşleme, eş
- {i} benzer
Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
- We shall never see her match.
Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
- Tom and Mary bought matching shirts.
- eşleştirme
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- {i} rakip
- eşleştirme yapmak
- mac
- (Bilgisayar) büyük/küçük
- (Sinema) uyuşum
- (Bilgisayar) eşleştir
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- yalnızca
- eşlendirmek
- aşık atmak
- at başı gitmek
- alıştırmak
- uyumlamak
- eşleşme
Halılar perdeler için iyi bir eşleşmedir.
- The rugs are a good match for the curtains.
Perdeler ve halı iyi bir eşleşmedir.
- The curtains and the carpet are a good match.
- eş olmak
- eşleme
- {i} karşılaşma
Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
- It's always disappointing when you lose a match on penalties.
Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- -e uygun bir şey bulmak
- eşi benzeri olmak
- {f} eşle
Tom'un çorapları eşleşmiyor.
- Tom's socks don't match.
İngilizce cümle değiştirildi. Bu çevirinin hala eşleştiğinden emin olun.
- The English sentence has been changed. Make sure that this translation still matches.
- akran
- iyi gitmek
- boy ölçüşmek
- eşle(mek)
- {f} 1. (birbirine) uymak; (birbirine) uydurmak: That tie doesn't
- üstün gelmek
- matching fund bağışların toplamına eşit miktarda yapılan şartlıba
- {f} benzemek
- {f} birleştirmek
- {f} uygun olmak
- birbirine tutturmak
- {f} karşılaştırmak
- {i} uygun eş
- {f} evlendirmek
- geçmek
- yazı turada karşılaştırmak üzere iki para atmak
- geçirmek
- uydurmak
- birleştirmek evlendirmek
- uygun
- birbirine uymak
- birbirine uygun olmak
- kısmet
- evlenmek
- uymak (birbirine)
- birbiri ile uyumlu
- birbirine uydurmak
- uydurmak (birbirine)
- maçı
- maçta
- eşleştirmem
- uyma
Onun giysileri yaşına uymadı.
- His clothes didn't match his age.
Onunkine uyması için planını değiştirdi.
- She changed her schedule to match his.
- matchless
- benzersiz
- matchless
- eşsiz
- match against
- karşılaştırmak
- match against
- karşılaştır
- match analysis
- (Spor) maç analizi
- match case
- (Bilgisayar) büyük/küçük duyarlı
- match case
- (Bilgisayar) büyük/küçük
- match case
- (Bilgisayar) büyük/küçük harf duyarlı
- match fixing
- (Spor) şike
- match found
- (Bilgisayar) eşleşme bulundu
- match industry
- kibrit endüstrisi
- match information
- (Bilgisayar) eşleme bilgisi
- match points
- (Spor) maç puanı
- match up with
- örtüşmek
- match upper/lowercase
- (Bilgisayar) küçük harf duyarlı
- match upper/lowercase
- (Bilgisayar) büyük/küçük harf duyarlı
- match whole word
- (Bilgisayar) tüm sözcüğü eşleştir
- match whole word only
- (Bilgisayar) tüm sözcüğü eşleştir
- match merging
- uyuşumlu birleştirme
- match select
- uyum seçimi
- match against
- karsilastir
- match case
- büyük-küçük harfe duyarlı
- match criterion
- maç kriteri
- match line
- maç hattı
- match maker
- maç maker
- match making
- Çöpçatanlık
- match merging
- uyusumlu birleştirme
- match up
- Eşleşme, denk eşleşme. "İt was a good match-up but the home team won"; "we need a matchup of the best teachers with the neediest schools."
- match with
- ile maç
- match-maker
- Çöpçatan
- match ammunition
- (Avcılık) yarışma fişeği
- match byte
- (Bilgisayar) eşleşme baytı
- match byte
- (Bilgisayar) bayt eşleştir
- match case
- büyük küçük duyarlı
- match case
- BÜYÜK küçük harf duyarlı
- match case
- Büyük / Küçük Harf Ayırsamalı
- match colours
- (Tekstil) renkleri uyuşturmak
- match criteria
- (Bilgisayar) ölçüte uyanlar
- match fields
- (Bilgisayar) alanları eşleştir
- match kashida
- (Bilgisayar) keşideleri eşleştir
- match kashida
- (Bilgisayar) keşide eşleştir
- match kashida
- (Bilgisayar) kashida'ları eşleştir
- match kashida
- (Bilgisayar) kashida yazı eşleştir
- match line up
- (Spor) maç kadrosu
- match maker
- çöp çatan
- match merging
- (Bilgisayar,Teknik) uyum birleştirme
- match select
- (Bilgisayar,Teknik) uyuşum seçimi
- match the description
- tarife uymak
- match upper/lowercase
- BÜYÜK / küçük harf duyarlı
- match whole field
- (Bilgisayar) tüm alanı eşleştir
- match width
- (Bilgisayar) genişliği eşleştir
- magic match
- (Bilgisayar) sihirli eşleşme
- make a match
- evlenmek
- matches
- kibritler
O, kibritlerini hissetti ve onları arka cebinde buldu.
- He felt for his matches and found them in his back pocket.
Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
- matching
- {s} eş
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
- be a match for
- birinin dengi olmak
- be a match for
- eş olmak
- conduct a match
- maç yönetmek
- conduct the match
- (Spor) maçı yönetmek
- matched
- uygun
- matched
- uyumlu
- matches
- (Bilgisayar) eşleşiyor
- matching
- (Ticaret) eşleştirmek
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
- matching
- (Ticaret) denkleştirmek
- matching
- eşleyerek
- matching
- (Ticaret) yarıştırmak
- matching
- uyuşturma
- matching
- uyarlama
- matching
- eşleşen
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
- matching
- eşleyen
- matching
- uydurma
- matching
- uyumlama eşleme
- matching
- uyumlu
Mary mini etekle uyumlu pembe bir bluz giyiyordu.
- Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.
- matching
- (Ticaret) uydurmak
- meet one's match
- adamına çatmak
- previous match
- (Bilgisayar) önceki eşleşme
- quick match
- (Askeri) çabuk yanan fitil
- quick match
- (Askeri) barutlu fitil
- safety match
- kibrit
- screen match
- (Bilgisayar) ekran eşleşmesi
- title match
- (Spor) (boksta) ünvan maçı
- title match
- (Spor) ünvan maçı
- to be a match for
- eş olmak
- apply a match
- kibritle tutuşturmak
- boxing match
- boks maçı
Televizyonda boks maçı gördüm.
- I saw the boxing match on television.
- challenge match
- çelenç
- draw the match
- maçı berabere bitirmek
- final match
- final maçı
- friction match
- kibrit
- friendly match
- dostluk maçı
- matched
- {f} eşle
Sen ve ben başa baş eşleştik.
- You and I are evenly matched.
Parmak izleri Sami'ninkilerle eşleşti.
- The fingerprints matched Sami's.
- matches
- eşleşmeler
- matching
- {f} eşle
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- matching
- {i} eşleme
- matching
- (sıfat) eş
- matching
- birbirine giden
- matchless
- eşi benzeri olmayan
- meet one's match
- tam adamına çatmak
- return match
- rövanş maçı
- safety match
- emniyet kibriti
- slow match
- barutlu fitil
- wrestling match
- güreş müsabakası
- a match
- bir maç
- chess match
- satranç maçı
- crucial match
- çok önemli maç
- equal, match
- Maç eşit
- equal, match, parallel
- eşit, paralel maç
- find so.'s match
- bulmak o kadar. 'maç var
- friendly match
- (Spor) Dostluk maçı, hazırlık maçı
- home match
- maç
- love match
- aşk evliliği
- matched
- eşlenen
- matches
- eşlenir
- matching
- (Elektrik, Elektronik) Farklı empedansa sahip devre ögelerini birbirine uyacak tarzda ayarlama.Uygunlaştırma.Uygun hale getirme
- matching
- (Elektrik, Elektronik) Uyum derecesi
- no match for
- (deyim) nin dengi değil
- perfect match
- mükemmel bir maç
- play an away match
- deplasmanda oynamak
- screaming match
- ağız dalaşı
- shouting match
- maç haykırış
- the whole shooting match
- hepsi, sürü sepet
- wrestling match
- güreş karşılaşması
- apply a match to
- -i kibritle tutuşturmak
- away match
- deplasman maçı
- be a match for
- (birinin) dengi olmak
- best match
- uyumlu karı-koca
- best match
- uyumlu çift
- challenge match
- spor çelenç
- do you have a jacket to match these pants
- bu pantolona uyacak ceketiniz var mı
- drawn match
- berabere biten maç
- floodlit match
- ışıklandırılmış maç
- floodlit match
- gece maçı
- friction match
- sürtünme ile yanan kibrit
- go out for a match
- (Spor) maça çıkmak
- i would like a belt to match this blouse
- bu bluza uygun kemer rica ediyorum
- i would like a silk scarf to match this blouse
- bu bluza uygun ipek eşarp rica ediyorum
- language match
- (Bilgisayar) dil eşleşmesi
- lucifer match
- kibrit
- matching
- x bul/yarıştır/uy/denk ol
- matching
- uyan
Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.
- The police found a truck matching that description.
- matching
- {i} uygun
O bir uygun mini etekle yeşil bir ceket giyiyordu.
- She was wearing a green coat with a matching mini-skirt.
Tom ve Mary her zaman uygun giysiler giyerler.
- Tom and Mary always wear matching clothes.
- matching
- (Askeri) HARCAMA/ELDE EDİLEN İLİŞKİ
- matching
- karşılaştırma,n.eşleme: v.eşle: prep.eşleyerek
- matching
- (Biyoloji) karşılaştırma
- matching
- {i} denk
- matchless
- {s} rakipsiz
- matchless
- {s} emsalsiz
- meet match
- (deyim) meet one's match dengine ratslamak
- meet one's match
- hakkından gelebilecek birine rastlamak
- national match
- (Askeri) MİLLİ ATIŞ MÜSABAKASI: Askeri veya sivil personelin, her türlü hafif ateşli silahlarla yaptıkları senelik atış müsabakası
- next match
- (Bilgisayar) sonraki eşleşme
- not to match
- uymamak
- perfect match
- tam uyum
- quick match
- (Askeri) ÇABUK YANAN FİTİL, BARUTLU FİTİL: Kare barut içirilmiş bir sicimden yapılan süratle yanar bir fitil, aydınlatma mühimmatı da kullanılır
- return game/match
- rövanş maçı
- runaway match
- kaçarak evlenme