Onun harika bir mizah anlayaşı vardır.
- She has a marvelous sense of humor.
Onun harika olduğunu düşündüm.
- I thought it was marvelous.
Fevkalade vakit geçireceksin.
- You'll have a marvelous time.
Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
- The story was full of marvelous happenings.
Alternatiflerin yokluğu zihni hayret verici bir şekilde temizler.
- The absence of alternatives clears the mind marvelously.
Dün gece harikulade bir vakit geçirdim.
- I had a marvelous time last night.
Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
- The kid has a keen sense of hearing.
Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.
- A dog's sense of smell is much keener than a human's.
Tom sörf yapmaya düşkündür.
- Tom is keen on surfing.
O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
- He seemed to be very keen on music.
Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
- Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
Onlarla gitmeye çok istekli misin?
- Are you very keen about going with them?
Bilgili bir kişiyi dinlemek harika.
- It's marvellous to listen to a learned person.
Onun ne olduğunu bilmiyordum ama harikaydı!
- I don't know what it was, but it was marvellous!
I went to a marvelous party last week.
I just got this peachy keen new dress.