Hayat önemli derecede ilerledi.
- Life has improved markedly.
Bizim ve komşunun avlusu arasındaki sınırı işaretlemek için bir çit vardır.
- There is a fence marking the boundary between our yard and the neighbor's.
Öğretmen kağıtları işaretlemekle meşgul.
- The teacher is busy marking papers.
Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
- The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
Tom üzerinde oturma odası eşyası işaretli bir karton kutuyu açtı.
- Tom opened a cardboard box marked living room stuff.
Cevap yanlış işaretlendi.
- The answer was marked wrong.
O, şemsiyesine bir işareti olarak kırmızı bir kurdele koydu.
- She put a red ribbon on her umbrella as a mark.
Hayat belirgin şekilde gelişti.
- Life has improved markedly.
Parti belirgin bir başarıydı.
- The party was a marked success.
Sığırlar damgalarla işaretlenirler.
- The cattle are marked with brands.
Transistörün icadı yeni bir döneme damgasını vurdu.
- The invention of the transistor marked a new era.
Ben gerçekten şimdiye kadar bunun hakkında hiç düşünmedim ama otobandaki şerit belirteçleri şaşırtıcı biçimde uzun.
- I never really thought about this until now, but the lane markers on the freeway are surprisingly long.
Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.
- Tom met Mary in a local flea market.
Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
- Open-air markets sell food grown on local farms.
Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.
- Your marks were well below average this term.
Arkadaşım, İngilizce sınavında iyi notlar aldı.
- My friend got good marks in the English examination.
Tom uzman bir keskin nişancıdır.
- Tom is a proficient marksman.
Tom mükemmel bir nişancıdır.
- Tom is an excellent marksman.
Cevap yanlış işaretlendi.
- The answer was marked wrong.
Doğru cevabı işaretleyin.
- Mark the right answer.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
Biz HTML'nin, temel bir kural olarak, açık ve kapalı etiketlerle işaretlenmiş elementler olduğunu açıkladık.
- We have explained that HTML is, as a basic rule, elements marked up with open and close tags.
Sami'nin yüzünün her yerinde çizikler vardı.
- Sami had marks all over his face.
Japonlar saygı belirtisi olarak her zaman eğilmezler.
- The Japanese do not always make a bow as a mark of respect.
Herkes bir iz bırakmak ister.
- Everyone wants to leave a mark.
Bir iz bırakmak istiyorum.
- I want to leave a mark.
Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?
- Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets?
Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.
- The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same.
New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
- The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
- On your marks, get set, go!
Tom bir cümleyi sarı bir fosforlu kalemle işaretledi.
- Tom marked a sentence with a yellow highlighter.
Sığırlar damgalarla işaretlenirler.
- The cattle are marked with brands.
En kötü ihtimalle, ortalama bir puan alacağım.
- At worst, I will get an average mark.
O, İngilizce sınavında 90 puan aldı.
- He got 90 marks in his English test.
İngilizcede 100 üzerinden 90 puan aldı.
- He got 90 marks out of 100 in English.
Being markedly different as a teenager can get you taunted, as an adult it can make you famous.
And Barnabas was determined to take with them John, whose surname was Mark. But Paul thought it not good to take him with them, who departed from them in Pamphylia, and went not with them to the work. And the contention was so sharp between them, that they departed asunder from the other; and so Barnabas took Mark, and sailed to Cyprus.
And your name? she said, I suppose it's quite unremarkable? Very funny. Mark. It could stand as a symbol of for a man, for men as a category, she reflected,but I don't suppose that's why your mother gave it to you? My mother's motives always were inpenetrable to me. I was her only child, she wanted a simple life. So she gave me a simple name to go along with it. --- It wasn't a popular name until the nineteenth century. People were put of by King Mark in the Tristram and Iseult..
historical A common, or area of common land, especially among early Germanic peoples.
in the short story of western flavor he was a pioneer of mark, the founder of a genre: probably no other writer is so significant in his field.
What mark did you get in your history test?.
Now put the pastry in at 450 degrees, or mark 8.
Of a playing card: having a secret mark on the back for cheating.
A marked man.
e.g. in author and authoress, the latter is marked for its gender by a suffix.
The eighth century BC saw a marked increase in the general wealth of Cyprus.