Londra'da birçok güzel park vardır.
- There are many beautiful parks in London.
John birçok şişe şarap içti.
- John drank many bottles of wine.
Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- He has many enemies in the political world.
Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
- Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Bu konuda bir hayli kitap var.
- There are many books on this subject.
Akvaryumda bir hayli nadir balık var.
- There are many rare fish at the aquarium.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
Neden her zaman bu kadar çok soru soruyorsun?
- Why do you always ask so many questions?
Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
- Why do so many people visit Kyoto?
Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
- Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
Birçoğu sömürgecilik altında uzun süre baskı ve zorluktan çekti.
- Many have long suffered oppression and hardship under colonialism.
İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.
- Many of the workers died of hunger.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Daha önce de buraya çok kez geldim.
- I've been here many times before.
Bu bana pek çok kez oldu.
- That's happened to me many times.
Onu pek çok defa uyardım ama o, konuşmayı kesmeyecek.
- I warned him many times, but he won't stop talking.
İyi bir yazar metnini pek çok defa yeniden şekillendirip geliştirebilir.
- A good writer can reshape and improve his text many times.
İstediğin kadar çok al.
- Take as many as you want.
Bu yaklaşık ABD' nin sahip olduğu kadar çok sayıdadır.
- This is about as many as the United States has.
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Bir köpeğin kaç bacağı vardır?
- How many legs does a dog have?
Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
Birçok kere İtalya'da bulundum.
- I've been to Italy many times.
Bazı insanlar bu ülkede çok fazla avukat olduğunu düşünüyorlar.
- Some people think that there are way too many lawyers in this country.
Parkta çok fazla kişi var.
- There are too many people in the park.
Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
- A great many tourists visit Kyoto in spring.
Yabancı dillerden ödünç alınmış pek çok kelimeye sahip.
- It has a great many words borrowed from foreign languages.
O, üç tane yedi ve yine aynı sayıda yiyebileceğini söyledi.
- He ate three and said he could eat as many again.
O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
- Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
- You should read as many books as you can.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bir gün içinde beş roman gibi çok sayıda kitap okuyamayacaksın.
- Try as you may, you will not be able to read as many as five novels in a day.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
- In many cases, doing that is impossible.
Many a man died in that battle.
Tom Mary'yi öldürebilmenin birçok yolunu düşündü.
- Tom thought of the many ways he could kill Mary.
Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
- They had to build bridges over the many streams.
He said he liked you. At least, not in so many words, but that was the idea.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
There are many different ways to define a word.
The three girl friends were seated on the rocks, enjoying the evening scene and the air which was fresh but not too chilly. Many a time and oft were they wont to come there to that favourite nook to have a cosy chat beside the sparkling waves and discuss matters feminine.
Many happy returns of ye day to us my Dr Love.
Leaning back in the cab, this amateur bloodhound carolled away like a lark while I meditated upon the many-sidedness of the human mind.
I am honored and humbled to stand here, where so many of America's leaders have come before me, and so many will follow.
But the fact of the matter is, there's only so many people we can take, it's time to take Canada over there.
I saw three plays in as many days.
... digital format, but also, many, many oral data from the ...
... Increasingly people are using many, many different types of ...