Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
John birçok şişe şarap içti.
- John drank many bottles of wine.
Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
- Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
Bir hayli üyemiz var.
- We have many members.
Bir çekirge ve bir hayli karınca bir tarlada yaşadı.
- A grasshopper and many ants lived in a field.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
Keşke bu kadar çok sorunumuz olmasa.
- I wish we didn't have so many problems.
Neden her zaman bu kadar çok soru soruyorsun?
- Why do you always ask so many questions?
Onların birçoğu acıydı.
- Many of them were bitter.
İnsanların birçoğu öldü.
- Many of the people died.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
- Many diseases result from poverty.
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
O pek çok kez Avrupa'da bulundu.
- He has been to Europe many times.
Tom bana çok kez yalan söyledi bu yüzden ona artık güvenmiyorum.
- Tom has lied to me too many times, so I don't trust him anymore.
İyi bir yazar metnini pek çok defa yeniden şekillendirip geliştirebilir.
- A good writer can reshape and improve his text many times.
Onu pek çok defa uyardım ama o, konuşmayı kesmeyecek.
- I warned him many times, but he won't stop talking.
O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
- He reads as many as twenty books every week.
İstediğin kadar çok al.
- Take as many as you want.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Köpeğimi günde kaç kez beslemeliyim?
- How many times a day should I feed my dog?
Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
Birçok kere İtalya'da bulundum.
- I've been to Italy many times.
Çok fazla sınıfımız var.
- We have too many classes.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
Amerika'da pek çok orman yangını var.
- There are a great many forest fires in America.
Parkta pek çok sayıda insan var.
- There are a great many people in the park.
O, üç tane yedi ve yine aynı sayıda yiyebileceğini söyledi.
- He ate three and said he could eat as many again.
Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
- When I was young, I tried to read as many books as I could.
O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
- Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bir gün içinde beş roman gibi çok sayıda kitap okuyamayacaksın.
- Try as you may, you will not be able to read as many as five novels in a day.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
- In many cases, doing that is impossible.
Many a man died in that battle.
Hayatta yaşadığı birçok trajediye rağmen, o, kalbinin saflığına sahip olmayı sürdürüyor.
- Despite the many tragedies she has had in life, she remains to have the pureness of her heart.
Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
- They had to build bridges over the many streams.
He said he liked you. At least, not in so many words, but that was the idea.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
There are many different ways to define a word.
The three girl friends were seated on the rocks, enjoying the evening scene and the air which was fresh but not too chilly. Many a time and oft were they wont to come there to that favourite nook to have a cosy chat beside the sparkling waves and discuss matters feminine.
Many happy returns of ye day to us my Dr Love.
Leaning back in the cab, this amateur bloodhound carolled away like a lark while I meditated upon the many-sidedness of the human mind.
I am honored and humbled to stand here, where so many of America's leaders have come before me, and so many will follow.
But the fact of the matter is, there's only so many people we can take, it's time to take Canada over there.
I saw three plays in as many days.
... So we get many, many information from them, and ...
... We are collecting many, many data from many digital systems ...