Your suggestion seems reasonable.
- Önerin makul görünüyor.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
Your explanation sounds plausible, but it just doesn't hold water.
- Açıklama makul geliyor ama bu sadece tutarlı değil.
He drinks a moderate amount of coffee.
- Makul miktarda kahve içer.
Moderate exercise is necessary to health.
- Makul egzersiz sağlık için gereklidir.
A skilled mechanic earns decent wages.
- Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.
Tom has a decent salary.
- Tom'un makul bir maaşı vardır.
There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
Your explanation sounds plausible, but it just doesn't hold water.
- Açıklama makul geliyor ama bu sadece tutarlı değil.
This thing seems very plausible to me.
- Bu şey benim için çok makul görünüyor.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
- Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
This is a sensible approach.
- Bu makul bir yaklaşımdır.
I'll give you anything you want within reason.
- Makul düzeyde istediğin bir şeyi sana vereceğim.
There's only one possible explanation.
- Bunun tek bir makul açıklaması var.
I see no other possible explanation.
- Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.