Sami, Leyla'yı tatmin etmek için her şeyi yaptı.
- Sami did everything to satisfy Layla.
Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.
- Our policy is to satisfy our customers.
Herkesi memnun etmek zordur.
- It is difficult to satisfy everyone.
Onu memnun etmek imkansızdır.
- He's impossible to satisfy.
Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.
- This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.
Çözümün zaman alacağı konusundaki açıklaması kimseyi tatmin etmedi.
- His explanation that a solution would take time didn't satisfy anyone.
Seni karşılamak için seçildim.
- I was chosen to satisfy you.