Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.
- They believed they were in the majority.
Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.
- He won the election by a large majority.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Yeni yasa büyük bir reformdu.
- The new law was a major reform.
Golf sahaları su kirliliğinin başlıca sebeplerinden biridir.
- Golf courses are a major cause of water pollution.
O başlıca şikayetimdi.
- That was my major complaint.
Tom üniversitede edebiyatı asıl branş olarak aldı.
- Tom majored in literature at the university.
Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.
- My cousin Teddy majored in French in college and studied in Paris for one year.
Sigara içmek akciğer kanserinin en önemli nedenidir.
- Smoking is the major cause of lung cancer.
Kate'e bir filmde önemli bir rol oynama fırsatı verildi.
- Kate has been given an opportunity to play a major role in a movie.
Asıl branş alanın nedir?
- What's your major field?
Tom üniversitede edebiyatı asıl branş olarak aldı.
- Tom majored in literature at the university.
Tom bir müzik majörü değil.
- Tom isn't a music major.
Ben bir İngiliz binbaşıydım.
- I was an English major.
Binbaşıyı değiştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of changing majors.
Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
- A major is above a captain.
Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
- My major is medieval European history.
Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
- What subject do you major in?
This is Major Jones.
I have decided to major in mathematics.
On receiving the news of his promotion, Charles Snodgrass said he was delighted to be entering his majority.
The winner with 53% had a 6% majority over the loser with 47%.
By the time I reached my majority, I had already been around the world twice.
The majority agreed that the new proposal was the best.