Sihirbazlık gösterisi bugün harikaydı.
- The magic show was awesome today.
Gerçek bir canlı sihirbazlık gösterisi izlemek ister misin?
- Do you wanna see a real live magic show?
Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
- I'll use magic on him and turn him into a frog.
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Keşke sihir kullanabilsem.
- I wish I could use magic.
Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
- In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.
- Kissing her was a magical, unforgettable moment.
Pek çok eğlenceli sihirli hileler bilir.
- He knows many amusing magic tricks.
Tom sihirli bir numara yaptı.
- Tom performed a magic trick.
Tom sihirli değneğini bir sihirli değnek dükkanından aldı.
- Tom bought his magic wand at a magic wand shop.
Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.
- Kissing her was a magical, unforgettable moment.
Brezilya müziği sadece büyülü.
- Brazilian music is simply magical.
Fevkalade ve unutulmaz bir Noel dileriz!
- Wishing you a magical and memorable Christmas!
Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
- This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
Kara büyü diye bir şey yoktur.
- There's no such thing as black magic.
Tom kara büyü uyguluyor.
- Tom practices black magic.
Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
- In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
Ve onlar kendilerini Narnia denen sihirli bir dünyada buldular.
- And they found themselves in a magical world called Narnia.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
movie magic.
Magic makes the light go on.
a magic wand; a magic dragon.
a magic moment.
a magic show; a magic trick.
History shows that there's no magic bullet for a global financial crisis.
By extension, the lowest such number that assures a team a playoff berth.
The landlady magicked up a large breakfast for us and our unexpected guest.
What's the magic word?.
The boo-boo was cured with the magic-wand effect.
Sure, he puffed the magic dragon — who didn't? — but no cocaine, no heroin.
... It's not magic. ...
... What you're asking me about is magic. ...