mağazacı

listen to the pronunciation of mağazacı
Türkisch - Englisch
modiste
storekeeper
mağaza
shop

There is a flower shop near by. - Yakınlarda bir çiçek mağazası var.

This shop uses only recycled paper. - Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.

mağaza
store

My mother bought some apples at a fruit store. - Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.

Will you come with me to the store? - Mağazaya benimle gelecek misin?

mağaza
joint

We run the store jointly. - Biz mağazayı birlikte çalıştırıyoruz.

mağaza
(Ticaret) outlet store
mağaza
locker
mağaza
shebang
mağaza
stand
mağaza
in store

Tom doesn't know what's in store for him. - Tom onun için mağazada ne olduğunu bilmiyor.

I wonder what's in store for us. - Mağazada bizim için ne olduğunu merak ediyorum.

mağaza
emporium
mağaza
large store (business establishment)
mağaza
large store, shop
Türkisch - Türkisch
Mağazası olan veya mağaza işleten kimse
Depo bekçisi
mağaza
Eşya ve azık deposu
mağaza
Büyük dükkân: "Mahmutpaşa'da bir manifatura mağazası işletiyor ve ayrıca iyi iş yapan bir düğme fabrikasının da yarı yarıya sahibi bulunuyordu."- H. Taner
mağaza
Büyük dükkân
mağazacı
Favoriten