müthiş

listen to the pronunciation of müthiş
Türkisch - Englisch
terrific

I think what Tom is doing is terrific. - Bence Tom'un yaptığı müthiş.

A car went by at terrific speed. - Bir araba müthiş bir hızda gitti.

splendid

In brief, the party was splendid. - Kısacası, parti müthişti.

Tom had a splendid idea. - Tom'un müthiş bir fikri vardı.

wonderful
terrible

Tom said I looked terrible. - Tom müthiş göründüğümü söyledi.

Tom made a terrible discovery. - Tom müthiş bir keşif yaptı.

awful

What an awful world we live in! - Ne müthiş bir dünyada yaşıyoruz!

I have an awful bike. - Müthiş bir bisikletim var.

terrible, horrible, awful, fearful; excessive; wonderful, great, terrific, super; sensational, out of this world, funky
formidable

The leader made formidable declarations. - Lider müthiş açıklamalar yaptı.

A good head and a good heart are always a formidable combination. But when you add to that a literate tongue or pen, then you have something very special. - İyi bir kafa ve iyi bir kalp her zaman müthiş bir kombinasyondur. Fakat buna bir okuryazar dil ya da kalem eklediğinizde, o zaman çok özel bir şeyiniz vardır.

prodigious
beastly
stupendous
direful
almighty
colossal
fabulous
fearful
helluva
splendiferous
strikingly beautiful, knockout; (someone) who is a knockout
filthily
stunning
appalling
ripping
amazing, astounding
dire

If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits. - O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.

smashing
gee whiz
devastating
deadly
bang up
(Konuşma Dili) terrifically, frightfully, extremely
terrible, terrifying; dreadful, awful
frightful
devilish
terrific, frightful; unbearable
{s} swell
enormous
monstrous
desperate
{s} wild
rough stuff
astounding
excessive
exceedingly
filthy

Joe's idea for a new kind of car will make him filthy rich. - Joe'nun yeni tür bir araba fikri onu müthiş zengin yapacak.

funky
eminently
out of this world
fearsome
bloody
unspeakable
marvellous
unearthly
hairy
incredible
damn
awfully

A certain someone is being awfully fragile today. - Bugün belirli bir kimse müthiş kırılgan oluyor.

His speech got awfully boring. - Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.

cataclysmal
great

Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils. - Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.

It's not all that great. - O kadar müthiş değil.

fabulously
catastrophic
plush
fantastic

Tom is doing a fantastic job. - Tom müthiş bir iş çıkarıyor.

wizard
terribly
sensational
tragic
tremendously

It was tremendously exciting to be in Boston at that time. - O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.

The public has been tremendously impressed by Tom. - Tom, halkı müthiş etkilemiştir.

{s} thundering
{s} tearing
super
müthiş güzel
ravishing
müthiş bir şekilde
awfully
Müthiş savaş
Armageddon
müthiş adam
trump
müthiş biçimde
almighty
müthiş güzel
awfully nice
müthiş kimse
oner
müthiş sıkıntı
dire straits

If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits. - O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.

müthiş sıkıntıda
in dire straits
müthiş sıkıntıda
in straits
müthiş yalan
oner
müthiş yumruk
oner
müthiş şey
wow
müthiş şey
prang
müthiş şey
smasher
Türkisch - Türkisch
"Ne şaşılacak şey" anlamında kullanılır
(Osmanlı Dönemi) dehşet veren, korkutan
Çok rahatsız eden, dayanılmaz
Korkuya düşüren, korkunç, dehşetli. Çok rahatsız eden, dayanılmaz: "Bu müthiş yokluğa, bu derin acıya tahammül edemiyordum."- Y. K. Beyatlı. Şaşılacak kadar değişik: "Birdenbire kendinde müthiş bir sükûnet, tarifsiz bir rahatlık hissetti."- Ş. Rado. "Ne şaşılacak şey" anlamında kullanılan bir söz
Şaşılacak kadar değişik
Korkuya düşüren, korkunç, dehşetli
MÜTHİŞ
(Osmanlı Dönemi) Bak: Müdhi
müthiş
Favoriten