münasebet

listen to the pronunciation of münasebet
Türkisch - Englisch
relation, connection; intercourse; occasion
favorable occasion or opportunity
appropriateness, fitness
connection, relation; tie-in: bu münasebetle in this connection/in this regard/ as regards this
relation (between people or nations)
reason; means: Bu münasebetle sizi tebrik etmek istiyorum. It's for this that I want to congratulate you
propriety
opportunity
respect
expediency
liaison
connexion
expedience
occasion
relative
reference
pertinent
rapport
münasebet almaz
It doesn't befit the occasion./It's not the right time for it
münasebet düşmek
for the right occasion/moment to present itself/arise
münasebet kurmak
1. to establish a relationship with, have dealings with, have something to do with. 2. to see a connection between, perceive a relationship between
cinsi münasebet
sexual intercourse
cinsi münasebet
intercourse
Ne münasebet
Not by a long chalk!, Of course not!
cinsi münasebet
sexual intercourse, intercourse
cinsi münasebet suçları
(Kanun) sexual offences
iyi münasebet
amity
ne münasebet
no fear
ne münasebet
far from it
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) İki şey arasındaki tenasüb, uygunluk, yakınlık, bağlılık, mensubiyet, yakışmak, vesile, alâka
İki şey arasındaki uygunluk
(Osmanlı Dönemi) iki şey arasındaki uygunluk, yakınlık, bağlılık, yakışmak, vesile, alâka
İlişik, ilişki, ilinti: "İzmir'den ordunun başından ve temasa geldiğim siyasi münasebetlerden uzaklaşamazdım."- Atatürk. İki şey arasındaki uygunluk: "Yüzle ahlak arasında herhâlde müthiş bir münasebet vardır."- S. F. Abasıyanık
Sebep, vesile, gerekçe, neden
İlişik, ilişki, ilinti
(Osmanlı Dönemi) VECH
Münasebetler
(Osmanlı Dönemi) VÜCUH