Tom Mary'yi açık açık yalan söylemekle suçladı.
- Tom accused Mary of lying through her teeth.
Tom yalan söylemekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.
- Tom had no qualms about lying.
Tom yatakta hasta uzanıyor.
- Tom is lying ill in bed.
Tom elma ağacının altında çimin üzerinde uzanıyor.
- Tom is lying on the grass under an apple tree.
Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.
- I got tired of lying in bed all day.
Otun üstünde yatan köpek benimdir.
- The dog lying on the grass is mine.
Tom sokakta yatan bir ayyaşı fark etti.
- Tom noticed a drunkard lying in the street.
Uzanmadığını biliyorum.
- I know you're not lying.
Kyoko, çimde uzanmaktadır.
- Kyoko is lying on the grass.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell lies.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.
Yalan söyledim. Lütfen affet.
- I lied. Please forgive.
O, yalan söylediği için cezalandırıldı.
- Because he lied, he was punished.
Şehir Londra'nın doğusuna uzanmaktadır.
- The city lies east of London.
Birkaç dakika uzanmak istiyorum.
- I want to lie down for a few minutes.
İşte sorun burada yatmaktadır.
- That's where the problem lies.
Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum.
- I'd like to lie down for a few minutes.
O, kızını baygın halde kaldırımda yatarken gördü.
- She saw her daughter lying on the sidewalk, unconscious.
İngilizceyi mükemmel şekilde, kanepede yatarken ve bira içerken öğrendi.
- He learned English perfectly well, lying on the sofa and drinking beer.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- I think it's wrong to tell a lie.
Yalan söylemek yanlıştır.
- It is wrong to tell a lie.
Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
- What reason could I possibly have to lie to you?
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Ada Japonya'nın batısına doğru uzanır.
- The island lies to the west of Japan.
Köpeğim sık sık çimene uzanır.
- My dog often lies on the grass.
Nagoya Tokyo ve Osaka arasında yer almaktadır.
- Nagoya lies between Tokyo and Osaka.
Şehir bir dağın eteğinde yer almaktadır.
- This city lies at the base of a mountain.
Without shutting herself up from her family ... or lying awake the whole night to indulge meditation, Elinor found every day afforded her leisure enough to think of Edward... The Free Library.
from our first knowing each other, which was soon after my lying-in, we were almost inseparable companions.
Our uninquiring corpses lie more low / Than our life's curiosity doth go.
I don't know what they expect, but I am certainly not going to take this lying down.
... through my keyboard using a software keylogger, I need to know that the OS isn't lying when ...
... always -- like, just the other night, last night, I was lying ...