Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
- The premise of the book is fundamentally flawed.
Erken kalkmak iyi sağlık için esastır.
- To keep early hours is fundamental to good health.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Senin fikrinle benimki arasında temel bir fark vardır.
- There is a fundamental difference between your opinion and mine.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.