Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
O, sevimli köpeğin kendine ait olmasını diledi.
- She wished the lovely dog belonged to her.
O sevimli genç bir adam.
- He's a lovely young man.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
O hoş bir sonbahar akşamı idi.
- It was a lovely autumn evening.