Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
- Because you're a sweet and lovely girl.
Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
O, sevimli köpeğin kendine ait olmasını diledi.
- She wished the lovely dog belonged to her.
Bir çocuk ne kadar aptalsa o kadar sevimlidir.
- The stupider the child, the more lovely.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
- America is a lovely place to be, if you are here to earn money.
The lovely castle garden enchants visitors with its lovely blooms and romantic follies.