354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Konserde bir sürü insan vardı.
- There were lots of people at the concert.
Benim birsürü kitabım var.
- I have a lot of books.
Birsürü insan Tokyo'da yaşıyor.
- A lot of people live in Tokyo.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Tom'un arabasını park alanında gördüm.
- I saw Tom's car in the parking lot.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Türkiye birçok mineral üretir.
- Turkey produces a lot of minerals.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Onların hepsi otoparkta bekliyor.
- They all are waiting in the parking lot.
Partide bir sürü şarkı söyledik ve dans ettik.
- We did a lot of singing and dancing at the party.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom enjoyed himself a lot at the party.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Köpek her gün bir sürü et yiyor.
- The dog eats a lot of meat every day.
Alman çoban köpeğimi terbiye etmek diğer köpeğimi terbiye etmekten çok daha az zamanımı aldı.
- It took me a lot less time to housebreak my German shepherd than it took to housebreak my other dog.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
Onlar bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdiler.
- They showed me a lot of beautiful photos.
Bir çok öğrenci Bay Brown'a saygı duyuyor.
- A lot of students look up to Mr Brown.
Bir çok çözümü düşünüyoruz.
- We are thinking of a lot of solutions.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... And as you know, a lot of these social organizations are ...
... A lot of people see glasses and shoulderpads and crazy ...