Görünüşe bakılırsa sınava çok çalışmadın.
- Looks like you didn't study much for the test.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Tom her zaman bir saat takardı, ama şimdi o sadece akıllı telefonuna bakıyor.
- Tom used to always wear a watch, but now he just looks at his smart phone.
Çocuklara kim bakıyor?
- Who looks after the children?
Benim odam caddeye bakar.
- My room looks out on the street.
Benim evim denize doğru bakar.
- My house looks toward the sea.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge others on how they look.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
It looks beautiful.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
- It looks like it's going to rain.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
His charm and good looks accounted for much of his popularity in the polls.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... And this is very good, because it looks almost exactly like ...
... workers and check their papers. You know what? If my daughter or yours looks ...