Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
- I am looking at the matter from a different viewpoint.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Bir kişinin nasıl biri olduğunu onun arkadaşlarına bakarak söyleyebilirsin.
- You can tell what a person is like by looking at his friends.
Rahibe Teresa neye ihtiyaç olduğunu görmek için etrafına bakarak işine başladı.
- Mother Teresa began her work by looking around to see what was needed.
Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.
- Delicious looking food doesn't necessarily taste good.
Sen kötü görünümlü değilsin.
- You're not bad looking.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Görünüşünden memnun musun?
- Are you happy with how you look?
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
Diğer sınıftaki nakil öğrenci süper yakışıklı bir tiptir.
- The transfer student in the other class is a super good looking guy.
Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı.
- Tom plays in a band, and is very good looking.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
- My car looks shabby in comparison with his new one.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Tom Mary'nin yüzündeki görüntüye bakarak onun çok heyecanlı olduğunu söyleyebiliyordu.
- Tom could tell by the look on Mary's face that she was very excited.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Mary çok güzel bir kadın.
- Mary is a very good-looking woman.
O, güzel olduğunu söyledi.
- She said that she was good-looking.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
Tom yakışıklı bir adam.
- Tom is a good-looking man.
Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?
- Who doesn't want to look young and sexy?
Daha olgun görünmek için sakal uzattı.
- He grew a beard to look more mature.
O bana baktı ve gülümsedi.
- He looked at me and smiled.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Seni görmek için can atıyorum.
- I'm looking forward to seeing you.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
O hanım çok güzel gözüküyor.
- That lady is very good looking.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
... And writers who are looking for converts are scary. ...
... on whose page. And then it became the YouTube generation, where everybody's looking at videos, ...