Aptal görünmekten korkuyordum.
- I was afraid of looking stupid.
Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
- I am looking at the matter from a different viewpoint.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
O komik görünümlü bir araba.
- That's a funny looking car.
Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.
- Delicious looking food doesn't necessarily taste good.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Görünüşünden memnun musun?
- Are you happy with how you look?
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
O gerçekten yakışıklı.
- He's really good looking.
Diğer sınıftaki nakil öğrenci süper yakışıklı bir tiptir.
- The transfer student in the other class is a super good looking guy.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
O kız güzel görünümlü.
- That girl is good-looking.
Mary çok güzel bir kadın.
- Mary is a very good-looking woman.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking man.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
O hanım çok güzel gözüküyor.
- That lady is very good looking.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... Let ' let me just finish this point because you're looking for contrast. You know, when ...
... And in fact, employers are looking for skilled workers. And so we're matching them up. ...