Dolma kalemimi aramak zorundayım.
- I have to look for my pen.
O, bir taksi aramak için dışarı çıktı.
- She went out to look for a taxi.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Ayrılalım ve Tom'u arayalım.
- Let's split up and look for Tom.
Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.
- Tom began to look for a job three months before he graduated from college.
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
- I'll look forward to it.
Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.
- We always look forward to Tom's annual visit.
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.