Let's go to Paul's Diner.
- Paul'ün lokantasına gidelim.
Tom sat alone at one of the booths in the diner.
- Tom lokantadaki kabinlerden birinde yalnız oturdu.
In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
Tom played a Spanish folk tune on his English horn at a Chinese restaurant in France.
- Tom, Fransa'da bir Çin lokantasında İngiliz borusu ile İspanyol halk melodisi çaldı.
Tom has a part-time job at a burger joint.
- Tom'un hamburger lokantasında yarım zamanlı bir işi var.
Tom works in a fast food joint.
- Tom bir fast food lokantasında çalışıyor.