Korkarım ki senin çevirin aşırı derecede kelimesi kelimesine.
- I am afraid your translation is overly literal.
O, cümlelerin kelimesi kelimesine anlamını açıkladı.
- He explained the literal meaning of the sentences.
Metni harfi harfine çevirdi.
- She translated the text literally.
Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
- Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
Onun söylediğini tam olarak anladım.
- I took what she said literally.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
- Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
Metni harfi harfine çevirdi.
- She translated the text literally.
Onlar bir edebi çeviri ekleyebilirler.
- They can add a literal translation.
Edebi bir çeviri ekleyebilirsin.
- You can add a literal translation.
Motomot -kelime kelime çevirmek, çevirideki en yaygın hatalardan biridir.
- One of the most widespread errors in translating is to translate too literally – word by word.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?
- Does the city literally owe its existence to Mussolini?
Onun görüşlerini harfiyen almayın.
- Don't take his remarks too literally.
Barbie bebeğine benzemek Mary'nin en büyük dileğiydi. Kötü cin bu dileği çok harfiyen yorumladı.
- It was Mary's greatest wish to look just like her Barbie doll. The evil genie interpreted this wish too literally.
Bu abartmasız ve mecazi olarak harikulade.
- This is literally and figuratively out of this world.
Ben İngilizceden Japoncaya kelimesi kelimesine tercüme yapmadım.
- I didn't literally translate from English into Japanese.
Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!
- The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy!
Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
- I am literally crying right now.
Sos yapmak tam olarak bir dakika sürer.
- It takes literally a minute to make the sauce.
Onun söylediğini tam olarak anladım.
- I took what she said literally.
Bir metreküp, 1000 litreye karşılık gelmektedir.
- A cubic meter corresponds to 1000 liters.
Tom her gün en az bir litre suyu içmenin kesinlikle gerekli olduğuna inanıyor.
- Tom believes it's absolutely necessary to drink at least a liter of water every day.
Metni harfi harfine çevirdi.
- She translated the text literally.
Barbie bebeğine benzemek Mary'nin en büyük dileğiydi. Kötü cin bu dileği çok harfiyen yorumladı.
- It was Mary's greatest wish to look just like her Barbie doll. The evil genie interpreted this wish too literally.
O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- That could literally ruin my life.
O, cümlenin gerçek anlamını açıklar.
- She explains the literal meaning of the sentence.
Aslına uygun bir çeviri ekleyebilirsin.
- You can add a literal translation.
The literal translation is “hands full of bananas” but it means empty-handed.
When I saw on the news that there would be no school tomorrow because of the snowstorm, I literally jumped for joy, and hit my head on the ceiling fan.
You literally put it in the microwave for five minutes and it's done.
Ants got into my computer and literally scrambled my data: Bugs were in my hardware.
You literally become the ball in a tennis match, you become the report that you are working on.
... Leone, these kids are walking about with literally no ...
... trained by literally hundreds of human raters so that the ...