Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.
- I wanna find something like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Böyle bir sözlükte buzdolabı ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
- In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
- I've always known something like this might happen.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Bana asla bu şekilde davranmazdın.
- You never used to treat me like this.
İncil bunu bu şekilde yazmıştır.
- The Bible has it written like this.
Böyle bir şeyi kim yapardı?
- Who would do something like that?
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
- He must be a fool to talk like that.
senin gibi birini istiyorum.
Keşke senin gibi şarkı söyleyebilsem.
- I wish I could sing like you do.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... People or creatures that think like us, ...
... our country depends on people like us who build careers ...