Onun gri ve cansız gözleri, iki sıcak kömür gibi yandı.
- His grey and lifeless eyes burned like two hot coals.
Tom'un cansız bedeni su üzerinde yüzüyordu.
- Tom's lifeless body floated on the water.
Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- All forms of life have an instinctive urge to survive.
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- While there is life, there is hope.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Adama ömür boyu hapis cezası verildi.
- The man was given a life sentence.
Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
- Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
Yetmiş ya da seksen yıl bir insanın normal yaşam süresidir.
- Seventy or eighty years is the normal span of a man's life.
Bir kelebeğin ortalama yaşam süresi ne kadar?
- What's the average lifespan of a butterfly?
Kumsalda cankurtaran yok.
- There isn't a life guard at the beach.
Bu gemide kaç tane cankurtaran sandalı var.
- How many lifeboats are on this ship?
Günlük yaşantından memnun musun?
- Are you satisfied with your daily life?
Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
- He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
Tom kısa sürede kendini okul hayatına alıştırdı.
- Tom soon adapted himself to school life.
Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
- As long as there's life, there is hope.
Pek çok dinler ölümden sonra hayat vadediyor.
- Very many religions promise life after death.
Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
- His brazen act of defiance almost cost him his life.
Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
- Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.
- You are the most important person in my life.
Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
- Health and vitality are important for long life.
Onlar şehir hayatına can atıyorlar.
- They are longing for city life.
Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.
- He saved the child at the risk of his own life.
Tom geçen pazartesi günü ayrıldı.
- Tom departed last Monday.
O çok yakında ayrıldı.
- She departed very soon.
Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
- The doll was surprisingly lifelike.
Gezegenimizdeki canlıların çeşitliliğine hayranım.
- I just admire the diversity of life on our planet.
Bazı insanlar ölümden sonra ebedi hayata inanıyorlar.
- Some people believe in eternal life after death.
Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı vardır.
- Tom has a healthy lifestyle.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
...I realize as never before how cheap and valueless a thing is life. Life seems a joke, a cruel, grim joke. You are a laughable incident or a terrifying one as you happen to be less powerful or more powerful than some other form of life which crosses your path; but as a rule you are of no moment whatsoever to anything but yourself. You are a comic little figure, hopping from the cradle to the grave. Yes, that is our trouble--we take ourselves too seriously; but Caprona should be a sure cure for that. She paused and laughed.
The life of this milk carton may be thousands of years in this landfill.
He gets up early in the morning, works all day long — even on weekends — and hardly sees his family. That's no life!.
She's my love, my life.
His life of the founder is finished, except for the title.
Scoring 1000 points is rewarded with an extra life.
And he is the life of the party at the Musgroves for precisely this reason: the navy has made him into a great storyteller.
I am thy father’s spirit; doom’d for a certain term to walk the night, and, for the day, confin’d to waste in fires till the foul crimes done in my days of nature are burnt and purg’d away.
- I am your father's spirit, doomed for a certain time to walk the night, and during the day I am confined to burn in fires, until the evil crimes I had done in my life are burnt and purged away.