Öğrencilerden çoğu profesörün konferanslarını hazırlarken daha fazla zaman harcaması gerektiğini hissettiler.
- Many of the students felt that the professor should have spent more time preparing his lectures.
Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Ders saat 8'de başlar.
- The lecture starts at 8 o' clock.
Konferans vaktinde başladı.
- The lecture started on schedule.
Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students were present at the lecture.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
- The professor gave a lecture on the Middle East.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
... lectures in London, fascinating everyone from adults to children. And he would demonstrate ...