Japonya'da yaşamak pahalı.
- Es ist teuer, in Japan zu leben.
İnsan yemek için yaşamaz, tam tersi yaşamak için yer.
- Der Mensch lebt nicht, um zu essen, sondern er isst, um zu leben.
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Solange es Leben gibt, gibt es Hoffnung.
Hapishanedeki yaşam bir hayvanın yaşamından daha kötüdür.
- Das Leben im Gefängnis ist schlimmer als das Leben eines Tieres.
Doktor hayatımı kurtardı.
- Der Arzt hat mein Leben gerettet.
Ben hayatımda öğrenmem gereken her şeyi bir kardan adamdan öğrendim.
- Alles, was man über das Leben wissen muss, habe ich von einem Schneemann gelernt.
Seveceksen ömürlük sev yalnızca bir günlük değil!
- Wenn du liebst, liebe ein Leben lang und nicht nur einen Tag!
Seveceksen ömürlük sev yalnızca bir günlük değil!
- Wenn du liebst, liebe ein Leben lang und nicht nur einen Tag!
Birçok ülkede en yüksek ceza ömür boyu hapistir.
- In vielen Ländern ist die lebenslange Freiheitsstrafe die Höchststrafe.
Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
- Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
- His brazen act of defiance almost cost him his life.
Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.
- Layla had to act to save her life.
Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
- She soon adjusted to his way of life.
Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- All forms of life have an instinctive urge to survive.
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- The life of a person is a transient thing.
Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
- We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
- Health and vitality are important for long life.
Bazı insanlar ölümden sonra ebedi hayata inanıyorlar.
- Some people believe in eternal life after death.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
Bu Amerikan yaşam tarzıdır.
- This is the American way of life.
Fish cannot live out of water.
- Fische können außerhalb des Wassers nicht leben.
My parents live outside the city.
- Meine Eltern leben außerhalb der Stadt.
... LEBEN IST NUR EIN TRAUM! ...