Bilgili bir kişiyi dinlemek harika.
- It's marvellous to listen to a learned person.
Tom bilgili bir adam.
- Tom is a learned man.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Fransızca öğrenmek istiyorum.
- I want to learn French.
Hiç kimse çok bilgili değil ki her şeyi bilebilsin.
- No one is so learned that he can know all things.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
- What is learned in the cradle is carried to the tomb.
Zorbalık öğrenilmiş bir davranıştır.
- Bullying is a learned behavior.
On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
- I learned to play guitar when I was ten years old.
Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.
- I learned a lot about Greek culture.
Fransızca öğrenmek istiyorum.
- I want to learn French.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
- One of my dreams is to learn Icelandic.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
- Soon learnt, soon forgotten.
Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.
- What I have learnt is not just the Chinese language, but something about the country itself as well.
Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
Şiiri ezberlemek zorunda kaldık.
- We had to learn the poem by heart.
My learned friend (a formal, courteous description of a lawyer).
Everyday behavior is an overlay of learned behavior over instinct.
Whate'er these book-learned blockheads say, Solon's the veriest fool in all the play — Dryden.
Learn how to do it better!.
That'll learn him to bust my tomater.
... because of what you learned while you were here. ...
... But based on what I learned, essentially-- ...