Bu roman onun sonuncu romanı kadar iyi değildir.
- This novel isn't as good as his last one.
Fakat büyük olasılıkla sonuncu olacağım, bu acınacak bir durum.
- But probably I'll be the last, which is a pity.
Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
Son olarak o Amerika'ya gitti.
- Lastly, she went to America.
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Geçen yıl Londra'ya gittik.
- We went to London last year.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.
- Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year.
Bu kış öncekinden daha az kar var.
- We had less snow this winter than last.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
En sonunda hatasını anladı.
- At last, he realized his error.
Soyadınızı nasıl telaffuz edersiniz?
- How do you pronounce your last name?
Soyadını nasıl yazarsın?
- How do you write your last name?
Göçmenler fiziksel ve ruhsal acıya dayandılar.
- The emigrants have endured physical and mental pain.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the very last to arrive.
Son olarak o Amerika'ya gitti.
- Lastly, she went to America.
Konuşma otuz dakika sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
- I had my driver's license renewed last month.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
Dün gece babam huzurlu bir ölümle öldü.
- My father died a peaceful death last night.
Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
- I don't remember the last time I climbed a tree.
Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
Nihayet, çalışmayı sona erdirdiler.
- At last, they ceased working.
Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.
- At last, Mario managed to win the princess's love.
Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Bu senin için yapabileceğim en son şeydir.
- This is the very last thing I can do for you.
Para onun istediği en son şeydir.
- Money is the last thing he wants.
Son derece soğuktu ve yılın son akşamında neredeyse karanlıktı ve kar hızlı düşüyordu.
- It was terribly cold and nearly dark on the last evening of the year, and the snow was falling fast.
Ben son derece hızlı yürüdüğüm için son treni yakaladım.
- I caught the last train because I walked extremely quickly.
Our love will endure forever.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
The first will be last.
- The first will be the last.
The first will be the last.
- The first will be last.
... And I think that we've done that in the last-- ...
... This is my last slide, and it's my favorite feature. ...