Yarışta sonuncu başladım.
- I started last in the race.
Tom yarışta sonuncu geldi.
- Tom came in last in the race.
Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
- Date of last revision of this page: 2010-11-03
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.
- In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
En sonunda hatasını anladı.
- At last, he realized his error.
Tom Mary'nin soyadını bilmiyor.
- Tom doesn't know Mary's last name.
Soyadınızı nasıl telaffuz edersiniz?
- How do you pronounce your last name?
Onu son olarak ne zaman gördün?
- When did you see her last?
Son olarak o Amerika'ya gitti.
- Lastly, she went to America.
Yağmur bir hafta sürdü.
- The rain lasted a week.
Yağmur beş gün sürdü.
- The rain lasted five days.
Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.
- Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people.
Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
- Shelly's really filled out since the last time I saw her.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
- At last, they purchased freedom with blood.
Herkesin bildiği gibi Christopher Columbus, Amerika'yı en son keşfeden olduğu için sonraki kuşaklar tarafından onurlandırıldı.
- Christopher Columbus, as everyone knows, is honored by posterity because he was the last to discover America.
Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Bu senin için yapabileceğim en son şeydir.
- This is the very last thing I can do for you.
Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır.
- The last thing I'd ever want to do is hurt Tom.
Dün gece son derece soğuktu.
- Last night was exceptionally cold.
Son birkaç gün ikimiz içinde son derece yoğundu
- The last few days have been terribly busy for both of us.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
The first will be last.
- The first will be the last.
The first will be the last.
- The first will be last.
... And the last of the four topics is cities. And I’m going to give you a very simplified ...