lâyık

listen to the pronunciation of lâyık
Türkisch - Englisch
worth

Mary was not worthy of your trust. - Mary güveninize layık değildi.

This book is worthy of praise. - Bu kitap övgüye layık.

worthy

Aota was not worthy of your trust. - Aota güveninize layık değildi.

This book is worthy of praise. - Bu kitap övgüye layık.

fitting
deserving of; worthy of; (person) suited to be, fit to be
fit

A feast like this is fit for a king! - Krallara layık bir şölen!

worthy of

He wasn't worthy of suspicion. - O şüpheye layık değildi.

Aota was not worthy of your trust. - Aota güveninize layık değildi.

deserving
worthy, deserving
suitable, appropriate, proper
due to
wellworn
due
layık olmak
deserve
layık görmek
something suitable of
layık görmek
deem someone
layık görmek
something worthy of
layık görülmek
Be deemed to deserve

She was deemed to deserve the gold medal for fair play.

layık görülmek
be considered worthy, be deemed worthy
layık olma
worthiness
layık bulmak
to deem (someone, something) worthy or suitable of; to find (something, someone) appropriate enough for/to
layık görmek
to deem (someone, something) worthy or suitable of; to find (something, someone) appropriate enough for/to
layık olmak
merit
layık olmak
be deserving of
layık olmak
be worthy of

I want to be worthy of your friendship. - Ben senin dostluğuna layık olmak istiyorum.

layık olmak
rate
layık olmak
to be worthy of, to deserve, to merit
layık olmak
to deserve, be worthy of; to suit, be appropriate for/to
layık olunan
condign
lâyık olma
worthiness
lâyık olmamak
be unworthy of
lâyık olmayan
unworthy
ödüle lâyık
prize

I am honored to be awarded this prize. - Bu ödüle layık olmaktan onur duyuyorum.

barona lâyık
baronial
hanımlara lâyık
ladylike
iyi davranışa lâyık olmak
deserve well of
kraliçelere lâyık
queenly
kraliçelere lâyık
queenlike
krallara layık
kingly
krallara lâyık
royal

We gave him a royal send-off at the airport. - Havaalanında ona krallara layık bir uğurlama yaptık.

krallara lâyık
regal
kulüp üyeliğine lâyık
clubbable
kulüp üyeliğine lâyık
clubable
kötü muameleye lâyık olmak
deserve ill of
takdire layık
laudable
teşekküre lâyık
thankworthy
ödüle lâyık
deserving
ödüle lâyık kişi
deserving
övülmeye lâyık
commendable
Türkisch - Türkisch
Bir kimseye uygun olan, yaraşan
Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan; bir kimseye uygun olan, yaraşan
Nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan: "Sevilmeğe o herkesten fazla layıktır."- P. Safa
seza
(Osmanlı Dönemi) KAMEN
LÂYIK
(Osmanlı Dönemi) (Liyakat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münasib ve muvafık
layık olmak
Uygun olmak
layık olmak
Hak kazanmış olmak