kuruş

listen to the pronunciation of kuruş
Türkisch - Englisch
mite
penny

His ideas never earned him a single penny. - Onun fikirleri ona bir tek kuruş kazandırmadı.

He robbed me of every penny I had. - Sahip olduğum her kuruşumu soydu.

doit
piastre
piastre, piaster, kurus
kurus
kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

kur
{i} rate

What is the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

What's the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

kuruş kadar
piastre's worth
kuruş kuruş/u kuruşuna
(reckoning or counting something) down to the very last kuruş
kur
course

If you flunk this exam, you'll have to repeat the course. - Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

I hate so-called 30 days language courses. - Sözde 30 günlük dil kurslarından nefret ediyorum.

kur
establish

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

kur
flirt
kur
{i} class

Which language class are you taking this semester? Arabic Level 5. - Bu yarıyıl tatilinde hangi dilin kursunu alacaksın? Arapça 5. seviye.

Tom was daydreaming in class. - Tom sınıfta hayal kuruyordu.

kur
institute

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

kur
{f} founded

Our school was founded in 1990. - Okulumuz 1990'da kuruldu.

Harvard University was founded in 1636. - Harvard Üniversitesi, 1636'da kuruldu.

kur
ploughing
kur
{f} installed

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

Tom had solar panels installed on the roof of his house. - Tom çatısına güneş paneli kurdurdu.

kur
install

This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation. - Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.

Full body scanners were installed at the airport. - Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.

kur
{f} set up

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

The University Administration decided to set up a branch campus in New York. - Üniversite Yönetimi, New York'ta bir şube kampüs kurmaya karar verdi.

kur
{f} establishing
kur
pass

He passed the law examination and set up a law office. - Hukuk sınavını geçti ve bir hukuk bürosu kurdu.

All the passengers were saved from drowning. - Bütün yolcular boğulmaktan kurtarıldılar.

kur
{f} set

His second son married and settled down. - Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.

What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how? - Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?

kur
setup
kur
put together

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

kur
{f} established

Disneyland was established in 1955. - Disneyland 1955'te kuruldu.

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly. - 2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
beş kuruş
sou
beş kuruş etmez
not worth a penny
beş on kuruş çıkarmak
to earn a little money
iki kuruş
tuppence
kur
par

In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life. - Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.

I contacted my parents. - Ebeveynlerimle temas kurdum.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

kur
court

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears. - Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

This is as heavy as lead. - Bu kurşun kadar ağır.

Tom wanted a pencil with a softer lead. - Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.

kur
constituted
kur
puttogether
üç kuruş para
chickenfeed
Englisch - Englisch

Definition von kuruş im Englisch Englisch wörterbuch

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
Türkisch - Türkisch
Kurma işi veya biçimi
Kurma işi veya biçimi: "Üniversiteyi kuruş yeni Türkiye'nin ilim inkılabının tekâmülüdür."- E. İ. Benice
Liranın yüzde biri değerinde Türk parası: "Kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi cildi beş kuruşa yapardı."- H. C. Yalçın
kuruş kuruş
Kuruşu bile hesap ederek
KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri
kuruş

    Silbentrennung

    ku·ruş

    Etymologie

    () From Turkish kuruş, from German groschen, from Latin grossus. The American Heritage Dictionary of the English Language: Fourth Edition. 2004.
Favoriten