kulaklı

listen to the pronunciation of kulaklı
Türkisch - Englisch
slang a dagger
cooking pot that has two handgrips
eared; -eared
eared
auriculate
auriculated
aureate
kulak
ear

She says that she's never seen hedgehogs with ears. - O, kulakları olan kirpileri asla görmediğini söylüyor.

Music gratifies the ears. - Müzik kulakları tatmin eder.

kulaklı batağan
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: batağangiller) [syn.: kulaklı batağan, kulaklı dalgıç] slavonian grebe
kulaklı folyabalığı
(Tabiat Doğa) (balık) devil fish, manta ray
kulaklı ray
wing rail
kulaklı somun wing nut
(a thumbnut)
kulaklı tarlakuşu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: tarlakuşugiller,toygarlar) [syn.: kulaklı tarlakuşu, kulaklı toygar] shore lark, horned lark
kulak
lobe

I wonder what ear lobes are for. - Kulak memelerinin ne işe yaradığını merak ediyorum.

I wonder why we have ear lobes. - Neden kulak memelerimiz olduğunu merak ediyorum.

kulak
gill
kulak
otolaryngologist
kulak
otology
kulak
oto

The Otolaryngologist suffered from hipopotomonstrosesquipedaliofobia. - Kulak burun boğaz uzmanı hipopotomonstrosesquipedaliofobia'dan muzdaripti.

kulak
ears of
kulak
ear of
hassas kulaklı
quick eared
kalem kulaklı
animal with long, pointed ears
kalem kulaklı
animal with long pointed ears
kulak
tuning peg
kulak
handgrip, lug, (rounded) handle (of a cooking pot)
kulak
natural sense of musical pitch, ear
kulak
aural
kulak
lug

Please look after my luggage. - Lütfen bagajıma göz kulak ol.

kulak
gill (of a fish)
kulak
ear; gill; flange; tuning peg; aural
kulak
lughole
kulak
(Anatomi) auris
kulak
tympanum
kulak
flange
kulak
ear(1)
kulak
(Nükleer Bilimler) bracket
sarkık kulaklı
flap eared
uzun kulaklı
(Konuşma Dili) donkey, ass
uzun ve sarkık kulaklı bir köpek
Spaniel
Englisch - Englisch

Definition von kulaklı im Englisch Englisch wörterbuch

kulak
A prosperous peasant in the Russian Empire or the Soviet Union, who owned land and could hire workers
kulak
{i} wealthy peasant farmer in czarist Russia
kulak
A prosperous landed peasant in tsarist Russia
kulak
(Russian: "fist") Wealthy or prosperous landed peasant in Russia. Before the Russian Revolution of 1917, kulaks were major figures in peasant villages, often lending money and playing central roles in social and administrative affairs. In the War Communism period (1918-21), the Soviet government undermined the kulaks' position by organizing poor peasants to administer the villages and requisition grain from richer peasants. The kulaks regained their position under the New Economic Policy, but in 1929 the government began a drive for rapid collectivization of agriculture and "liquidation of the kulaks as a class" (dekulakization). By 1934 most kulaks had been deported to remote regions or arrested and their land and property confiscated
kulak
A farmer whom Communists in Soviet Russia deemed to be wealthy
Türkisch - Türkisch
Kulağa benzer çıkıntısı olan
İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan
Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan
Kulağı herhangi bir biçimde olan
iki kulplu tava
Yaprak, brakte veya taç yaprak tabanının iki yanında bulunan yuvarlak veya değişik şekillerde olabilen eklentiler
kulaklı somun
Yanlarında kanat gibi çıkıntıları olan bir somun türü
kulak
Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
Kulak
(Osmanlı Dönemi) USMUH
Kulak
üzn
Kulak
guş
Kulak
(Osmanlı Dönemi) SINARE
Kulak
misma
kalem kulaklı
Kulakları dik ve düzgün (at, geyik, vb.)
kulak
Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
kulak
Denizlerin karalara doğru girmiş olan parçalarına verilen ad
kulak
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
kulak
Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
kulak
Varlıklı Rus köylüsü
kulak
Başın her iki yanında bulunan işitme organı: "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."- H. C. Yalçın
kulak
işitme işlevini gören ve denge organını içinde bulunduran anatomik yapı
kulak
Varlıklı eski Rus köylülerine verilen ad
kulak
çarlık Rusya'sında zengin köylülere verilen ad
kulak
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
kulak
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü: "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu."- H. E. Adıvar
kulak
Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça
kulak
Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
uzun kulaklı
Eşek
Englisch - Türkisch

Definition von kulaklı im Englisch Türkisch wörterbuch

kulak
{i} toprak sahibi zengin çiftçi
kulak
Rus tarihinde nekonomik açıdan üst düzeyde bulunan toprak sahibi zengin çiftlik sahibi
kulak
{i} rus çiftlik sahibi
kulaklı
Favoriten