Tom looked at it suspiciously.
- Tom ona kuşkuyla baktı.
Tom looked at the tall man suspiciously.
- Tom uzun adama kuşkuyla baktı.
I doubt if Bob will come on time.
- Bob'ın zamanında gelip gelmeyeceğinden kuşkuluyum.
I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
- Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
He wasn't worthy of suspicion.
- O kuşkuya layık değildi.
Sami kept the suspicions to himself.
- Sami kuşkuları kendine çekiyordu.
The old woman looked at me with surliness and mistrust.
- Yaşlı kadın bana öfkeyle ve kuşkuyla baktı.
Tom never had an inkling that Mary and John were dating each other.
- Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.
Tom made some questionable choices.
- Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
She had a questionable past.
- Onun kuşkulu bir geçmişi var.
I've always distrusted him.
- Ondan her zaman kuşkulandım.
Tom stared at Mary in disbelief.
- Tom Mary'ye kuşkuyla baktı.
Tom looked at Mary in disbelief.
- Tom kuşku içinde Mary'ye baktı.