konusunda

listen to the pronunciation of konusunda
Türkisch - Englisch
about

Today, many people worry about losing their jobs. - Bugün, bir sürü insan işsiz kalma konusunda endişeleniyor.

Many people worry about paying their bills. - Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.

regarding

I have a question regarding your earlier comments. - Daha önceki yorumların konusunda bir sorum var.

in the matter of

I want to speak to her in the matter of my salary. - Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.

(Hukuk) in the field of
round
as regards
concerning
in point of
in respect of
touching
with respect to

With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them. - Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.

as to

He didn't say anything as to whether he was going to pay in cash or by check. - Peşin mi ya da çekle mi ödeyeceği konusunda o hiçbir şey söylemedi.

My view was different from his as to what should be done. - Ne yapılması konusunda benim görüşüm onunkinden farklıydı.

in relation to
on
on the top of
on the subject of
konu
subject

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

konu
topic

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

A new topic came up in conversation. - Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.

konu
matter

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

His interpretation of this matter is too one-sided. - Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.

konu
(Hukuk) issue

The convention voted on the issue sixty times. - Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.

The delegates voted on the issue. - Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.

konusunda konuşmak
speak to
konusunda uzmanlaşmak
major
konu
point

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

I can't necessarily agree with you on that point. - Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.

konu
subject , topic
konu
affair

The affair cost me many sleepless nights. - Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.

Don't you want to talk about the affair? - Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?

konu
theme

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

I would like to speak to the head nurse. - Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

konu
(Politika, Siyaset) area

They want to talk to you about areas of mutual interest. - Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
seyahat konusunda deneyimli
traveled
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business. - Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.

I want your help about business. - İş konusunda senin yardımını istiyorum.

konu
res

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

konu
text

We read the full text of his speech. - Onun konuşmasının tam metnini okuduk.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

Tom hasn't talked to me since we had that argument. - O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
Uluslar arası Taşımacılık Yapan Araç Personeli Konusunda Avrupa Anlaşması
(Hukuk) European Agreement on the Work of Personal of Vehicles Engaged in International Road Haulage
davranışlarına dikkat etmesi konusunda uyarmak
read the riot act to
disiplin konusunda katılık
sternness
isyancıların dağılmaları konusunda uyaran kanun
Riot Act
konu
thing

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

Professor Brown explains things very well. - Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.

konu
subject, topic; matter; theme
Türkisch - Türkisch

Definition von konusunda im Türkisch Türkisch wörterbuch

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konusunda
Favoriten