I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
We are all one on that point.
- Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.
Your sanity isn't in question.
- Akıl sağlığınız söz konusu değil.
Tom told the police that Mary had eaten at the restaurant in question before she died.
- Tom polise Mary'nin ölmeden önce söz konusu restoranda yemek yediğini söyledi.
The management said that a wage increase was out of the question.
- Yönetim, ücret artışının söz konusu olmadığını söyledi.
Tom said it was out of the question.
- Tom bunun söz konusu olmadığını söyledi.
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
They were talking business.
- Onlar iş konuşuyorlardı.
He responded to a speech of welcome.
- Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
We're a complete joke.
- Biz tam bir alay konusuyuz.
She's a complete joke.
- O tam bir alay konusu.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.