konumlandırma

listen to the pronunciation of konumlandırma
Türkisch - Englisch
(Havacılık) siting
Common misspelling of sitting
Common misspelling of citing
The process of choosing a location for a facility
The act of placing or locating something, such as a swine farm
present participle of site
Obtaining government (federal, state, and local) permission to construct an environmental processing, treatment, or disposal facility at a given site
misspelling of citing
{i} process of chosing a site for a facility
konum
location

However, the amount of wind available varies with the location and the season of the year. - Ancak, mevcut rüzgar miktarı konumu ve yılın sezonu ile değişir.

Prices vary by location. - Fiyatlar konuma göre değişir.

konum
position

I am not now in a position to help you. - Ben şimdi size yardım edecek konumda değilim.

He lost his position just because he refused to tell a lie. - Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.

konum
{i} lie

He lost his position just because he refused to tell a lie. - Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.

konum
{i} situation
konum
{i} attitude
konum
site, location; position, situation
konum
{i} station
konum
{i} site
konum
(Ticaret) positioning
konum
(Dilbilim) setting
konum
(Bilgisayar) location of

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

I'll look up the location of the town on my map. - Haritamda kasabanın konumuna bakacağım.

konum
(Bilgisayar) where

Where is my position on the map? - Harita üzerindeki konumumuz neresidir?

konum
situated
konum
(Bilgisayar) look in
konum
(Bilgisayar) in
konum
(Meteoroloji) exposure
konum
code
konum
(Bilgisayar) offset
konum
(Bilgisayar) save in
konum
(Bilgisayar) at
konum
(Bilgisayar) file locations
konum
status
konum
(Argo) pozzy
konum
(Bilgisayar) create in
konum
(Pisikoloji, Ruhbilim) locus
konum
{i} state

Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government. - Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.

konumlandırmak
(Ticaret) position
marka konumlandırma
(Reklam) brand positioning
konum
place

It's not his place to tell me what to do. - Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.

konum
condition
konumlandırmak
locate
dijital nokta konumlandırma veritabanı
(Askeri) digital point positioning database
konum
(Hukuk) position, orientation
konum
lay
konum
site, location
konum
standing
konum
configuration
küresel konumlandırma sistemi
(Askeri) global positioning system
nesne konumlandırma
(Bilgisayar) object positioning
paletlendirilmiş yük sistemi / paletli yükleme sistemi; kişisel konumlandırma si
(Askeri) palletized load system; personal locator system; pillars of logistic support; precision location system
reklam konumlandırma
(Reklam) advertisement positioning
Türkisch - Türkisch
Konumlandırmak işi
Konum
konuş
Konum
vaziyet
konum
Durum, yer, vaziyet, pozisyon
konum
Bir kimsenin veya bir şeyin bir yerdeki durumu veya duruş biçimi, pozisyon
konum
Bir şehrin uzak ve yakın çevresiyle her türlü ilişkisini sağlayan ve şehrin gelişmesini etkileyen coğrafi şartlarının bütünü
konum
Pozisyon
konum
Yeryüzünde bir noktanın, enlem ve boylamların yardımıyla bulunan yeri
konumlandırmak
Bir ürünü veya hizmeti rakiplerinden ayırmak için pazarlama çalışması yapmak