The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
Have you ever heard someone speaking French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
Have you ever spoken to an English speaking audience?
- Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu?
The girl talking with Jim is Mary.
- Jim ile konuşan kız Mary'dir.
The boy talking with Fred is Mike.
- Fred'le konuşan çocuk Mike'dır.
I am not an eloquent man.
- Ben güzel konuşan bir adam değilim.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
Can you speak English?
- İngilizce konuşabiliyor musun?
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
- Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
She tends to talk too much.
- Çok konuşmaya eğilimlidir.
Mary was lonely because the other students didn't talk to her.
- Diğer öğrenciler onunla konuşmadığından dolayı Mary yalnızdı.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
You can speak out freely here.
- Sen burada özgürce konuşabilirsin.
You need to speak out.
- Senin konuşman gerekiyor.
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
- Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Brent bir Amerikalı, ama o sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
In the tent we talked and talked.
- Çadırda sürekli konuştuk.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Who were you talking with?
- Kiminle konuşuyordun?
Frankly speaking, he is untrustworthy.
- Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
In their discourse after dinner, they talked about politics.
- Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
Are there francophones in Canada?
- Kanada'da Fransızca konuşan kimseler var mı?
Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion.
- Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.