kontrolsüz

listen to the pronunciation of kontrolsüz
Türkisch - Englisch
uncontrolled

An uncontrolled life leads to misery. - Kontrolsüz bir yaşam sefalete yol açar.

unrestrained
unbounded
unchecked
(Konuşma Dili) out of hand
lax
lawless
wanton
turbulent
unbridled
kontrol
check

He did a check on the quality. - O, bir kalite kontrol yaptı.

He checked that all the doors were safely shut. - Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.

kontrol
control

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

Inflation is getting out of control. - Enflasyon kontrolün dışına çıkıyor.

kontrol
governance
kontrol
supervision
kontrol
countenance
kontrol
{i} rein
kontrol
grip

Tom got a grip on his emotions. - Tom duygularını kontrol altına aldı.

kontrol
command
kontrol
(Bilgisayar) control desk
kontrol
controlling

The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak. - Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.

The pilot was having trouble controlling the aircraft. - Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.

kontrol
disposal
kontrol
hand

Tom's right hand began to shake uncontrollably. - Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.

Things got a little out of hand. - İşler biraz kontrolden çıktı.

kontrol
(Ticaret) working papers
kontrol
curb
kontrol
(Ticaret) audit
kontrol
composure
kontrol
metering
kontrol
(Ticaret) visitation
kontrol
direction
kontrol
rounds
kontrol
inspection

Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency. - Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.

kontrol
superintendence
kontrol
checking

I'm checking options. - Seçenekleri kontrol ediyorum.

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

kontrol
{i} overhaul
kontrol
checkout
kontrol
{i} clutch
kontrol
pilot

The pilot was struggling to control the plane. - Pilot uçağı kontrol etmek için mücadele ediyordu.

The pilot controls the engine power using the throttle. - Pilot, valf kullanarak motor gücünü kontrol eder.

kontrol
helm
kontrol
diagnostic
kontrol
control of
kontrol
controling
kontrol
clutches
kontrol
examination
kontrol
checking, inspecting
kontrol
wire

The puppets are controlled by wires. - Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.

kontrol
inspector
kontrol
control, check; inspection; command; composure
kontrol
(Hukuk) control, supervising
Türkisch - Türkisch

Definition von kontrolsüz im Türkisch Türkisch wörterbuch

kontrol
Yoklama, arama
kontrol
Denetçi, kontrolör
kontrol
Bir işin doğru ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleme, denetim, denetleme
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma: "Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır."- N. Cumalı
kontrolsüz
Favoriten