Onu kontrol etmek için bir şirket kurdular.
- They formed a company to control it.
Tarifeleri blok olarak kontrol etmenin ülke ülke kontrol etmekten daha uygun olduğunu vurgulamak istiyorum.
- I would like to stress that it is more convenient to control tariffs as a bloc rather than country by country.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Enflasyon kontrolün dışına çıkıyor.
- Inflation is getting out of control.
Öfkeyi kontrol etmek zordur.
- Anger is hard to control.
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourself.
İnka İmparatorluğu yönetimi her şeyi kontrol etti.
- The government of the Inca Empire controlled everything.
Her şeyim denetim altında.
- I have everything under control.
Gerçekten denetimde misin?
- Are you really in control?
Libyan rebels have advanced into two strategic towns controlling access to the capital from the west and the south.
- Libysche Rebellen sind in zwei strategisch wichtige Städte vorgedrungen, die den Zugang zur Hauptstadt von Westen und Norden kontrollieren.
He could not control his anger.
- Er konnte seine Wut nicht kontrollieren.
We'll check on it right now.
- Wir kontrollieren das jetzt gleich.