Bill boasts of owning the biggest car in the neighborhood.
- Bill kendi büyük arabasıyla komşularına karşı övünür.
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
I felt the terror of my neighbors after the earthquake.
- Depremden sonra komşularımın dehşetini duydum.
She doesn't say hello to her neighbours.
- Komşularına merhaba demez.
You should do all you can to help your neighbours.
- Komşularına elinden gelen bütün yardımı yapmalısın?
I had an interesting conversation with my neighbor.
- Komşumla ilginç bir sohbet yaptım.
He is one of my neighbors.
- O, benim komşularımdan biri.
My neighbours have already explained to me who Björk is.
- Komşularım bana zaten Björk'ün kim olduğunu açıkladılar.
My neighbour's name is Deng Daping.
- Komşumun adı Deng Daping'tir.
My home town is adjacent to the ocean.
- Memleketim okyanusa komşu.
France is adjacent to Spain.
- Fransa, İspanya ile komşudur.
We must promote commerce with neighboring countries.
- Komşu ülkelerle ticareti desteklemeliyiz.
The fire spread and licked the neighboring house.
- Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.
At the neighbouring table sat a German-speaking couple.
- Komşu masada Almanca konuşan bir çift oturuyordu.
The border between the two neighbouring countries remains closed.
- İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.
The Joneses go to the store.
- Komşular mağazaya gidiyor.
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
The boy next door fell head first from a tree.
- Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
The Joneses go to the store.
- Komşular mağazaya gidiyor.