Mary was wearing a sleeveless summer dress.
- Mary kolsuz bir yazlık elbise giyiyordu.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
Just turn this handle.
- Sadece bu kolu çevirin.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
The bridge is supported by 10 posts.
- Köprü on kolonla destekleniyor.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
She has long arms and legs.
- Onun uzun kolları ve bacakları var.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
- Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
My cholesterol levels are high.
- Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
You have to stay in your seat.
- Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.